17 Nisan 2008 Perşembe

Bilirkişi Raporu Yeniden Yazılacak!

Cevizlik HES İçin Rize İdare Mahkemesinde Görülen Davada Bilirkişi Raporuna Yapılan İtiraz Kabul Edildi. Mahkeme İkinci bir bilirkişi raporu hazırlanmasına karar verdi.
Sonucun İkizdere'için hayırlı nolması dileğiyle.

İTÜ’den Prof.Dr. İzzet ÖZTÜRK, Prof. Dr. İsmail TORÖZ ve Öğrt. Görv. Dr. Süleyman ÖVEZ’in hazırladığı 31.07.2007 tarihli bilirkişi raporuna İkizdere Dernekleri Adına Recep COŞKUN'un yaptığı itiraz:

"Konu; dünyanın en önemli 200 vadisinden birisi olan İkizdere Vadisi üzerinde yapımı planlanan 16 adet hidroelektrik santralleri ve tabiiki Cevizlik HES. Siz değerli hocamız sayın Prf. Dr. İzzet ÖZTÜRK ve sayın Prf. Dr. İsmail TORÖZ tarafından 31.07.2007 tarihinde Cevizlik HES için kaleme aldığınız bilirkişi raporunu okuyunca yöreyi bilen bir İkizdereli olarak hayal kırıklığına uğradığımı belirtmek isterim.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim, bizler vatanımızı, devletimizi, milletimizi seven insanlarız. Enerji ihtiyacımızın olduğu da bir gerçektir ve enerji üretimine de karşı değiliz. Fakat enerji üretirken doğayı ve çevreyi de tahrip etmeyelim istiyoruz. 2007 Türkiye elektrik üretimi 191.237 GWh’dır. Vadimiz üzerinde planlanan 16 adet HES’in yıllık ortalama üretimi ise 1.344.GWh’dir. Yani Türkiye toplam üretiminin ancak binde 7,02 si vadimizde üretilecektir. Bu kadarlık bir enerji için bir dünya cenneti ve dünyanın en önemli 200 vadisinden birisi olan İkizdere vadisi feda edilir mi ? Elektrik enerjisi üretmenin alternatifleri vardır fakat ikinci bir İkizdere vadisi yoktur. Elektrik enerji kaçağını %2 azaltarak 2 ikizdere vadisini kurtarabiliriz.

Cevizlik HES ile ilgili Trabzon Bölge İdare Mahkemesine açmış olduğumuz Yürütmeyi Durdurma davası için dava ile ilgili sorulara verdiğiniz bilimsel ??? cevaplar ve bizim görüşlerimiz aşağıdaki gibidir.

a-) Dere yatağının kuruma olasılığının bulunup bulunmadığı;

Cevizlik HES projesinde, su alma yapısından iyidere yatağına bırakılması öngörülen 150 lt/sn lik suyun dere yatağına devamlı bırakılması halinde mevcut dere yatağının kuruması beklenmemektedir diyorsunuz. Hiç bir bilimsel araştırma, ölçüm ve analiz yapmadan, derenin en fazla olduğu 07.05.2007 tarihi ve bir öğlen saatinde 10 dakika dereye bakarak böyle bir sonuca nasıl vardınız acaba ? Dere yatağının yer yer 40 metreyi bulduğu bir yatakta, derenin alüvyon yapısı nedeniyle bahsetmiş olduğunuz 150 lt/sn su dere yatağında 100 metre akmadan buharlaşmanın da etkisiyle kurur ve vadideki sucul ve canlı yaşam sona erer. Bunu anlamak için illede konun uzmanı olmak gerekmez. Bir başka husus yan dere debileri hiç ölçülmeden (yılın hangi ayında ne kadarlık bir debi ile aktığı belirlenmeden) tahmini bir varsayımla bir bilim adamı olarak nasıl böyle bir yargıya varıyorsunuz ? Bölgeyi çok iyi tanıyan birisi olarak biliyoruzki yılın 8-9 ayı bahsetmiş olduğunuz yan dereler nerdeyse kuruma noktasına geliyor ve bu yan derelerden en büyük olanı şimşirliktedi yayladere su alma yapısından 6-7 km sonra ana yatağa katılıyor. Yıllık ortalama akımın 27.66 m3/sn olduğu deremizde gelişmiş ülkerdeki yöntem (Kanada, ABD, Finlandiya v.s.) uygulandığında dere yatağına minimum ortalama yıllık akımın %25’ olan 6.91 m3/sn suyun bırakılması gerektiği aşikardır. Yine DSİ raporlarına göre deremizde canlı yaşamın zarar görmeden sürdürülebilmesi için dere yatağına en az yıllık minimum akım ortalamsı olan 6.82 m3/sn suyun bırakılması gerekliliği ortadır. Biz sizin gibi değerli bilim adamlarının bu hususla ilgili rapor yazarken gereken ölçüm, analiz, araştırmaların (flora ve fauna) ve dünya litreratürünü göz önünde bulundurarak küresel ısınmanın bölgeye etkilerini de düşünerek bir rapor yazmanızı beklerdik. Evet 500 lt/sn su dereyi tam anlamıyla kurutmasda canlı yaşamı sona erdireceği kesindir.

b-) Dere yatağındaki sucul yaşamın olumsuz olarak etkilenip etkilenmeyeceği;

Raporunuzda regülatör mansabından dere yatağına 500 lt/sn su bırakılması durumunda deredeki canlı yaşamın zarar görmeden devam edebileceğini belirtmektesiniz. Öncelikle şunu belirteyim ki bu husla ilgili olarak da vadimizde hiç bir araştırma ve analiz yapmadan, hiç bir veriye dayanmadan bilimsellikten uzak bir şekilde karar vermişsiniz. Örneğin; vadimizde yapımı 1961 yılında tamamlanan HES’in regülatör mansabı ile tekrar dere yatağına bırakıldığı yer arasındaki bölümde şu an için hiç alabalık yaşamamaktadır. Diğer sucul canlıların ne kadarının yok olduğu ise yapılacak olan bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkacaktır. Dere yatağına bırakılmasını öngördüğünüz 500 lt/sn su derenin alüvyon yapısı nedeniye yatakta daha da azalacak, derye akan kanalizasyonlarla birlikte çay üretimi için kullanılan gübre atıklarının yağmur sularıyla dereye akması sonucu oluşacak yosunlaşma ve bataklık kırmızı pullu alabalık, su samuru gibi tüm sucul canlıların yok olmasına sebep olurken sivrisinek başta olmak üzere her türlü pislik ve koku bölge insanının sağlığını ciddi anlamda tehdit atına alacaktır. Dere yatağındaki debinin 500 lt/sn düşmesi (küresel ısınmanın da etkisiyle) dere suyu sicaklığının değişmesine sebep olacağı kesindir. Bu durum Deniz alası ve diğer balık çeşitlerinin yaşam alanlarını daraltacaktır. Gerekli oksijeni alamayacakları için balık ölümleri kaçınılmaz hale gelecektir. Deredeki canlıların yumurtalarını nasıl ve nerelere bırakacağı, su sıcaklığında değişklikten nasıl etkileneceği v.s. hususlar hakında hiç bir bilimsel araştırma, çalışma, analiz yapmadan yatağa bırakılacak 500 lt/sn suyun dere yatağındaki sucul yaşamı olumsuz etkilemeyeceği kanaatıne varmanız çok düşündürücüdür ???? Biz sizin gibi değerli bilimadamlarından konunun enine boyuna araştırılarak gerçek bir bilimsel rapor eşliğinde bu bilirkişi raporunun düzenlenmesini talep etmenizi beklerdik.

c-) Dereye bırakılması planlanan suyun akarsudaki mevcut ekolojik dengenin ve canlı yaşamın devamı için gerekli ve yeterli olup olmadığı;

Planlanan HES su alma yapısından bırakılacak su miktarının 500 lt/sn nin altına inmmemesi şartı ile deredeki balık yaşamının idame ettirilebileceğini belirtmişsiniz. Deredeki balık yaşamının devam etmeyeceğinin en güzel örneği mevcut HES in regülatör mansabı ile suyun dereye bıraklıdığı yer arasındaki bölgede balık yaşamının artık sona erdiği gözle bile görülmektedir. Hal böyle iken küçücük bir araştırmayı bile yapmadan dere yatağındaki suyun (yıllık ortalam debi 27.66 m3 olan) 500 lt/sn ye düşmesinin nasıl olurda akarsudaki mevcut ekolojik dengenin ve canlı yaşamın etkilenmeyeceği sonucuna varırsınız ? Bunu anlamak mümkün değil.

Yetişkin bir alabalık 50 cm boyunda, 1,5 kg ağırlığında ve 10-15 cm genişliğindedir. Balığın dere içerisinde rahat hareket edebilmesi ve yukarılara doğru çıkabilmesi için su derinliğinin minimum 15-20 cm olması gerktiğini belirtmişsiniz. 500 lt/sn su derenin alüvyon yapısı nedeniye yatakta daha da azalacak, derye akan kanalizasyonlarla birlikte çay üretimi için kullanılan gübre atıklarının yağmur sularıyla dereye akması sonucu oluşacak yosunlaşma ve bataklık alablıkların yaşamını imkansız hale getirecektir. Konu keşke bilimsel bir araştırma ile tesbit edilebilseydi ??? Ama merak etmeyin bu hususlarla ilgili bilimsel bir rapor hazırlatma arefesindeyiz.

d-) Derede balıkların yaşama ve üreme alanlarına olumsuz etkisinin olup olmayacağı;

Bilirkişi raporunda yeterli (minimum ekolojik ihtiyaç debisi 500 lt/sn) debi bırakılması halinde derede balıkların yaşama ve üreme alanlarına olabilecek etkileri kabul edilebilir düzeylerde olacaktır, dediniz ??

Derde suyun azlaması sonucu oluşacak kirlilik sebebi ile artık bu vadide alabalığın yaşaması ve üremesi imkansız hale gelecektir. Bunu anlamak için illede konun uzmanı olmaya gerek yok. Biz vadimize dünya standartlarında ve gelişmiş ülkelerdeki benzeri projelerde belirtilen yıllık ortalama debinin en az %25’ olan 6.91 m2/sn suyun bırakılmasının şart olduğunu söylüyoruz. Ancak bu seviyede su bırakılırsa dermizdeki alabalık ve diğer canlı çeşitlerini kurtarmış oluruz.

e-) Projenin orman ve orman altı bitki örtüsüne, çay tarım alanlarına, bölgede yaşayan insanlara ve hayvanlara zarar verip vermeyeceği;

Raporunuzda, hiç bir araştırma yapmadan maksimum 480 ağaç kesileceğini ve su iletim hattının tünel olarak teşkili flora ve fauna üzerindeki etkiyi minimuma indireceğini belirtmişsiniz. Şu anda sadece regülatör mansabındaki alanda gözle görülecek şekilde en az bin adet ağacın kesildiğini söyleyebiliriz. Çuğma dediğimiz bölgede tünele ulaşacak yollar için yine binlerce ağaç kesimi yapıldı ve satışları bile gerçekleştirildi. Henüz daha işin %1 de olmamıza rağmen kesilen ağaç sayısı ortadaır. Vadi bazında konuya bakıldığında dere yatağındaki suyun tünellere alınması vadideki buharlaşmayı azaltacak ve bu durum yağış rejiminden tutun bitki ve canlı türlerinin yok olmasına katkıda buluncaktır. Bunlara ilgili muhakkak bilimsel bir araştırma yapılması gerekliliği ortadadır.

f-) Proje kapsamında kesilecek ağaçların heyelan ve erezyona yol açıp açmayacağı;

Raporda santral yapıları dolayısı ile yapılacak inşaat faaliyetlerinin bölgede heyelan riski üzerinde belirgin bir artışa yol açmayacağı beklenmektedir demişsiniz. Bu yargıya hangi veriye ve bilimsel çalışmaya dayanarak karar verdiniz doğrusu çok merak ediyorum. Vadimizde toprak tabakası yaklaşık 20-30 cm’dir. Tünel ve yolların açılması için binlerce ağaç kesilecek, tünellerin açılması için yapılacak binlerce patlatma ve tünel güzergahına ulaşmak için açılacak yollar yüzünden heyelanlar olacak ve erozyon kaçınılmaz hale gelecektir. Özellikle tünel açılması için yapılan patlatmalar daha şimdiden toprak ve arazi yapısının oynamasına, tünellerin üzerindeki evlerin çatlamasına sebep olmuştur. Zaten yumuşak olan toprak tabakası bu sarsıntılarla yerinden oynamakta ve ileriye dönük telafisi imkansız heyelan ve zararlara da yol açacaktır. Bu husla ilgili de veriye dayalı, araştırmaya dayalı bir çalışma yapılıp ona göre karar vermenizi beklerdik. Bilim adamlığına da yakışan bu olsa gerek.

g-) Proje kapsamında ortaya çıkabilecek katı atık ve atık suların bölgenin flora ve faunasına zarar verip vermeyeceği;



Raporunuzda evsel nitelikli katı atıkların ve atık suların bölge flora ve faunası üzerindeki etkisinin ihmal edilebilir düzeyde kalacağını belirttiniz. Oysaki vadimiz üzerinde bulunan 28 köy ve 12 mahalleden oluşmaktadır. Köy ve mahallelerin atıksuları malesef derelere akmaktadır ve bu durum gerçek bir vakıadır. Derenin mevcutta yüksek debide akması sonucu bu pislikler pek ortaya çıkmamakta ve çevreye de fazla zarar vermemektedir. Deremizden akan suyu azalttığımızda dere yatağına gübre atıklarıda akacağından oluşacak yosunlaşma ve bataklık canlı yaşamı ve insan sağlığını ciddi anlamda tehlikeye sokacaktır. Sadece Cevizlik HES için tünllerden ve yolardan çıkacak hafriyat 600.000.m3civarındadır. Zaten dar ve dik olan arazi yapısında bu kar agrega nereye dökülecektir. Şu an dere kenarlarına gelişi güzel dökülen agrega önümüzdeki günlerde büyük sel felaketlerine sebebiyet vereceği kesindir. Bu hafriyat dar vadide büyük bir alana yayılması, çevreyi ve canlıları tehdit etmesi kaçınılmazdır.

Sadece Cevizlik HES’den çıkacak hafriyat 600.000.m3’olup 35.000.m2 lik bir alana 10 metreden daha yüksek bir dogu oluşturularak depolanacaktır. Yumuşak bir yapıya sahip olan bu hafriyat parçasının zaten dik olan arazi yapısında ilerleyen zamanda kayıp büyük sel felaketlerine kapı aralayacağı kanaatindeyiz.

Vadi bazında bir planlama yapılmadığından Cevizlik HES le birlikte yapılacaktoplam 16 adet hidroelektrik santrallerinde üretilecek elektriği taşımak için yapılacak yüksek gerilim hatları dar olan vaadimizde canlı yaşamı olumsuz etkileyecektir. Konu ile ilgili Nükleer Tıp ve Nükleer Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Cumali Aktolun, yüksek gerilim hatlarının yakın çevresine radyasyon yaydığını, bunun da kanser dahil bazı hastalıklara neden olduğunu belirtmiştir. Aktolun; yüksek voltaj tellerine olan kritik mesafe 600 metredir. Oturdukları ev, yüksek voltaj taşıyan havada asılı tellere 600 metre veya daha yakın olan çocuklarda lösemi ortaya çıkma olasılığı yüzde 70 daha fazla olduğunu belirtmiştir. Eğer bu 16 santral vadimizde yapılırsa gelecekte vadimizin adı kanser vadisi olarak da anılabilecektir. KTU Fen bilimleri Enstitüsü müdürü Do. Dr. Salih Terzioğlu’nun hazırladığı Of-İkizdere-Anzer vadisi florası çalışmasında İkizdere çayı vadisinde 12 adet endemik tür saptanmış ve Mor çiçekli orman gülünün farklı bir varyeteside saptanmış olup bilim dünyasına kazandırılmıştır. Başka çalışmalarda da endemik bitki türü sayısı 50’ye kadar çıkmaktadır. Yeşilin her tonunun doğaya nakış gibi işlendiği binlerce tür bitki ve canlıların bulunduğu, yüzyıllardır akan dereleri ile bir dünya cenneti olan İkizdere vadisinde küresel ısınma tartışmalarının yaşandığı bu günlerde yapılacak baraj ve regülatör çalışmaları yöreye telafisi imkansız darbeler vuracaktır.

Doğu karadeniz dağlarında hakim olan yağış türü yamaç yağışlarıdır. Yani nemli hava kütlesinin yatay yönde hareket ederken dağ yamaçlarına çarparak yükselmesi ve soğuması sonucu oluşan yağışlardır. Vadideki suyun tünellere alınması sonucu buharlaşma minimuma inecek ve bir su fiskiyesi gibi ormanları ıslatan duman (çise) yok olacak ve bunun sonucunda yemyeşil olan bitki örtümüz sararmaya başlayacaktır. Akabinde yamaç yağışları azalacak fakat cephe yağışları (sıcak ve soğuk hava kütlelerinin karşılaşma lanlarında meydana gelen yağışlar) ağırlık kazanmaya başlayacaktır. Bu da sel ve su baskınlarının artmasına ve heyelanlara sebep olacaktır. Bu hususlarla ilgili hiç bir çalışma yapılmadığı görülüyor. Bu durumu bilimsellikle bağdaştırmak mümkün değildir.

Sonuç olarak

Biz vadimizin ve yöremizin turizm yatırımlarıyla kalkınacağına inanmaktayız. Vadide üretilecek elektrik enerjisinin Türkiye toplam elektrik üretimine oranı her yıl binde iki ile binde üç oranında azalacaktır., fakat bölgenin turizm değeri ise on yılda 100 kat artacaktır. Turizm gelirlerinin ülke ekonomisine katkısı gelecek on yılda santrallerden kat kat daha fazla olacağı kesindir. İlçemiz turistik özellikleri itibarıyla bakir sayılabilecek bir doğaya sahip olmakla birlikte keşfedilmemiş nice güzellik ve özelliklere de sahiptir. Akarsuları, yaylaları, buzul gölleri, flora ve faunası, likapası, dağ horozu, balı, vadileri ve termal suyu bunlardan sadece bir kaçıdır. Yörenin bu özellikleri göz önünde bulundurularak yayla turizmi, dağcılık, termal turizm, rafting, kuş gözlemciliği, kış turizmi, yamaç paraşütü, doğa, manzara ve macera turizmi gibi alanların geliştirilip tanıtılması ülkemizin ve yöre insanının lehine olacaktır. İstihdam açısından uzun vadede bölge halkına hiçbir kazancı olmayan bu yatırımlar ile bir kısım şirketler kar miktarlarını arttırırken bölgenin en etkili doğal kazanımı olan bu derelerin yokedilmesi ile bu bölgelerde dereler üzerinde planlanan ve bölge halkına istihdam açısından fazlasıyla yarar sağlayacak tüm turizm faaliyetleri bir kalemde çizilmiş olacaktır.

Eşiz güzelliğiyle büyük bir turizm potansiyeline sahip olan ilçemiz gelecekte yöremizin en önemli turizm merkezi olmaya adaydır. Daha şimdiden ovit dağı ve çevresi Bakanlar Kurulu kararıyla Türizm Bölgesi ilan edilmiştir. Ülkemizdeki kaplıcalar içerisinde mineral açısından en zengin ve yüksek değerde olan (67 C0, 4.500-5.000. mgr/lt) bir kaplıca tesisimiz hizmete açılmak üzeredir.

Ayrıca Ovit Dağı ve diğer yüksek kesimlerde kayak sporu yapılacak potansiyel mevcuttur. Ovit Dağı tünelle geçilerek, Erzurum'u Karadenize bağlayacak en kısa yol ilçemizden geçmiş olacaktır. Eşsiz güzelliğimizin en önemli unsuru olan derelerimiz elektrik enerjisi üreteceğiz diye yanlış projelerle yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu yok edilişe hep birlikte karşı durmak zorundayız. Baştada siz değerli akademisyenlerimiz.

Saygılarımla;

"Derelerimize ve geleceğimize sahip çıkalım"

Recep COŞKUN

İKİZDERE DERNEKLER FEDERASYONU

Yön. Kur. Üyesi

11 Nisan 2008 Cuma

DERELERİMİZ ÖZGÜR AKSIN!

VADİMİZ KURUTULMASIN !!!!!!!!
DERELERİMİZ ÖZGÜR AKSIN!!!!!!!!

İkizdere vadisi üzerinde yapımına başlanan Cevizlik HES ve Yokuşlu HES ile birlikte, DSİ ve Elektrik Etüd İdaresince planlanan, Demirkapı-Dereköy, Rüzgarlı, Tozköy, Tozköy II HES’ler ve tüzel kişiler tarafından geliştirilen Cimildere üzerinde Selin I REG ve HES, Selin II REG ve HES, Arı REG ve HES, Yayladere üzerinde Şimşirli REG ve HES, İkizdere üzerinde Saray HES, Başbuğ HES, Çamlıkdere üzerinde Deligör REG ve HES, Gelintaşı HES, Çaterli ve Uyranderesi üzerinde Ceyhun HES, Çokcordere üzerinde Sarmakol HES projeleri bulunmaktadır. Havza planlanması yapılmadan yapılacak bu santraller vadimizi baştan aşağı dolduracaktır. Cevizlik ve Yokuşlu HES için hazırlanan ÇED raporuna göre dere yatağına 150 lt/sn (mahkeme kararı ile 500 lt/sn çıkartıldı) su bırakılacaktır. Derenin alüvyon yapısı nedeniyle bu su yatakta kaybolacak, dereye akan kanalizasyonla birlikte çay üretimi için kullanılan gübre atıklarının yağmur sularıyla yataklara akması sonucu oluşacak yosunlaşma ve bataklık, sivrisinek başta olmak üzere her türlü pislik ve koku, bulaşıcı hastalıklara neden olurken bölge insanının sağlığı ciddi anlamda tehdit altında kalacaktır.

Vadimizde toprak tabakası yaklaşık 20-30 cm’dir. Tünellerin açılması için yapılacak binlerce patlatma ve tünel güzergahına ulaşmak için açılacak yollar yüzünden heyelanlar olacak ve erezyon kaçınılmaz hale gelecektir. Tünel ve yollardan çıkacak hafriyat (cevizlik HES için 600.000.m3) dar vadide büyük bir alana yayılacak, çevreyi ve canlıları tehdit edecektir. Derelerimizde yaşayan alabalık türleri zarar görecek, dünyada eşine az rastlanan çiçek ve canlı türleri de yok olacaktır. Yeşilin her tonunun doğaya nakış gibi işlendiği binlerce tür bitki ve canlıların bulunduğu, yüzyıllardır akan dereleri ile bir dünya cenneti olan İkizdere vadisinde küresel ısınma tartışmalarının yaşandığı bu günlerde yapılacak baraj ve regilatör çalışmaları gibi olumsuzluklar yöreye telafisi imkansız darbeler vuracaktır.

Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. verilerine göre Türkiye elektrik üretimi toplam 191.237.GWh’dır. vadimiz üzerinde planlanan HES’lerin yıllık ortalama üretimi ise toplam 1.344. GWh’dır. Yani Türkiye toplam üretiminin ancak binde 7.02’si vadimizde üretilecektir. Bu kadarlık bir enerji için dünyanın en önemli 200 vadisinden birisi olan İkizdere vadisi feda edilir mi ? Elektrik enerjisi üretmenin alternatifleri vardır fakat ikinci bir İkizdere Vadisi yoktur.

Dere yatağına bırakılacak can suyunun (cevizlik ve Yokuşlu HES için olması gereken asgari 4.000.-5.600.lt/sn) çok az oluşu (Cevizlik ve Yokuşlu HES için 150 lt/sn mahkeme kararıyla 500 lt/sn) kırmızı pullu alabalığın ve binlerce bitki türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalışı “Bern Sözleşmesi” başta olmak üzere devletimizin altına imza koyduğu biyolojik çeşitliliğin korunmasına dair sözleşmelere uymama riskini de beraberinde getirecektir. Bu tür santral projeleri istihdam yaratmadığı için vadi çevresindeki köylerde yaşayan insanlara en ufak bir katkısı da olmayacaktır. Bilakis sağlığa, çevreye, canlılara zararlı ve yörenin turizmini baltalayarak insanların gelecek yıllardaki gelirlerini de elinden alacaktır. İnsanlar dağ başına doğa ile baş başa kalmaya giderken her tarafı yıkılmış, deresi akmayan, her tarafı elektrik iletim hatlarıyla doldurulmuş bir yeri tercih etmeyecektir. Çevremizi ve yeşilimizi korumak Anayasamızın 56. maddesince koruma altına alınmıştır. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. (Madde 56) Karadeniz ve özellikle Rize büyük bir yaz ve kış turizm potansiyeline sahipken, bölge halkı gelen turistlere boş dere yataklarını, yeşilini yitirmiş dağlarını mı gösterecek ?

Santrallerde üretilecek elektriği taşımak için yapılacak yüksek gerilim hatları dar olan vaadimizde canlı yaşamı olumsuz etkileyecektir. Konu ile ilgili Nükleer Tıp ve Nükleer Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Cumali Aktolun, yüksek gerilim hatlarının yakın çevresine radyasyon yaydığını, bunun da kanser dahil bazı hastalıklara neden olduğunu belirtmiştir. Aktolun; yüksek voltaj tellerine olan kritik mesafe 600 metredir. Oturdukları ev, yüksek voltaj taşıyan havada asılı tellere 600 metre veya daha yakın olan çocuklarda lösemi ortaya çıkma olasılığı yüzde 70 daha fazla olduğunu belirtmiştir. Eğer bu 16 santral vadimizde yapılırsa gelecekte vadimizin adı kanser vadisi olarak da anılabilecektir.



Vadide üretilecek elektrik enerjisinin Türkiye toplam elektrik üretimine oranı her yıl binde iki ile binde üç oranında azalacaktır., fakat bölgenin turizm değeri ise on yılda 100 kat artacaktır. Biz vadimizin ve yöremizin turizm yatırımlarıyla kalkınacağına inanmaktayız. Turizm gelirlerinin ülke ekonomisine katkısı gelecek on yılda santrallerden kat kat daha fazla olacağı kesindir. İlçemiz turistik özellikleri itibarıyla bakir sayılabilecek bir doğaya sahip olmakla birlikte keşfedilmemiş nice güzellik ve özelliklere de sahiptir. Akarsuları, yaylaları, buzul gölleri, flora ve faunası, likapası, dağ horozu, balı, vadileri ve termal suyu bunlardan sadece bir kaçıdır. Yörenin bu özellikleri göz önünde bulundurularak yayla turizmi, dağcılık, termal turizm, rafting, kuş gözlemciliği, kış turizmi, yamaç paraşütü, doğa, manzara ve macera turizmi gibi alanların geliştirilip tanıtılması ülkemizin ve yöre insanının lehine olacaktır. İstihdam açısından uzun vadede bölge halkına hiçbir kazancı olmayan bu yatırımlar ile bir kısım şirketler kar miktarlarını arttırırken bölgenin en etkili doğal kazanımı olan bu derelerin yokedilmesi ile bu bölgelerde dereler üzerinde planlanan ve bölge halkına istihdam açısından fazlasıyla yarar sağlayacak tüm turizm faaliyetleri bir kalemde çizilmiş olacaktır.

Eşiz güzelliğiyle büyük bir turizm potansiyeline sahip olan ilçemiz gelecekte yöremizin en önemli turizm merkezi olmaya adaydır. Daha şimdiden ovit dağı ve çevresi Bakanlar Kurulu kararıyla Türizm Bölgesi ilan edilmiştir. Ülkemizdeki kaplıcalar içerisinde mineral açısından en zengin ve yüksek değerde olan (67 C0, 4.500-5.000. mgr/lt) bir kaplıca tesisimiz hizmete açılmak üzeredir.

Ayrıca Ovit Dağı ve diğer yüksek kesimlerde kayak sporu yapılacak potansiyel mevcuttur. Ovit Dağı tünelle geçilecek, Erzurum’u Karadenize bağlayacak en kısa yol ilçemizden geçmiş olacaktır. Eşsiz güzelliğimizin en önemli unsuru olan derelerimiz elektrik enerjisi üreteceğiz diye yanlış projelerle yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu yok edilişe hep birlikte karşı durmak zorundayız. Yol yakınken kararlılığımızı ortaya koymalıyız.

“Derelerimize ve geleceğimize sahip çıkalım”

Recep COŞKUN

İKİZDEREDERNEKLER FEDERASYONU
Yön. Kur. Üyesi

10 Nisan 2008 Perşembe

BARAJLAR İLÇESİ, YOKSA YEŞİL VADİ Mİ?

Bizler karadeniz insanı olarak ’’ne her düşüş bir öğreniş ne düşüş biter ne öğreniş „ ilkesini en güzel uygulayan insanlarız. Herzaman mütevazi ve özelliklede devletimize karşı tarih boyunca daima boynumuz kıldan ince olmuş ve olmayada devam etmektedir.Her söylenileni emir telakkuz etmiş,ve her söze de evet demeyi bir borç bilmişiz.
Öyle ya, bizler en zor şartlarda bile ekmeğimizi taştan çikarirken, zorlu, sarp,gecit vermez yamaçlarda evler kurup,tarlalar yapıp,mahsulumuzu biçerken, boyumuzu aşan küfe ve sepetlerimizle ağır yükler taşırken, soframızda da ALLAH ne verdiyse (kanaatkar olup) yetinirken hiçte sitemkar olmadık. Devletimizden ne bir okul ne bir köpru ne de maddi bir yardım taleb ettik, ya da taleb ettiysekte bir karşlık göremedik.Ama yinede sitemkar olmadik,olamazdık da. Çünkü bizde devlet, millet, bayrak vs. gibi kavramlar kutsaldır ve ölenedek de kutsal kalmaya devam edecektir. Bu değerler başımız üstüne, bunlara hiçbir itirazımız yok, fakat bir gerçek var’ki ilçemiz halkı bunca iyi niyetine rağmen tarihten buyana içinde bulunduğu bu zor koşullara asla laik değildir.

İlk okula başladığım yıllar geldi aklıma, ahşaptan bir evde,iki sınıfin bir arada öğrenim gördüğü bahçesi dahi olmayan ,sobasına elimizle, soğuktan titreyerek,uzak yollardan birer ikişer odunlar taşiyarak ısınmaya çalıştıgimız ortamlarda, eğitim aldığımız okullar . Orta okul’a bir binanin alt katında başlayıp daha sonrada yeni binasına taşındığımız okullar. Lise yıllarında müdürümüzun defalarca talebi üzerine o dönemin hükümetlerince (1983 – 85 ) okulumuza nedendir bilinmez bir türlü matematik ve fizik öğretmeni atanmayan okullar.

O yıllardaki öğrencilerin bu zor şartlarını gözönüne alarak, anne ve babalarının da ne zorluklar yaşadıklarını tahmın edersınız herhalde.
Maallesef bu zor şartlar halkımızı göçe zorlamış ve zorlamaya da devam etmektedir.
Üstelik yanıbaşımızda kalkınmak için çözümlerimiz olmasına rağmen.

Ne yazıkki bizlerde bu göç kervanına katılıp, önce kendimize sonra aile ve akrabalarımıza,sonra tanıdık ve dostlarımıza, sonra ilçemiz ve ilimize ve sonrada ülkemiz ve insanlık için daha faydalı birer insan olabilmek ve daha iyi şartlarda daha fazla hizmet sunabilme adına ,doğup büyüdüğümüz topraklardan ayrıldık. Biliyorduk’ki bir gün dönüp dolaşıp geleceğimiz yer kürkçü dükkanıydı.Belki kürkçü dükkanına cansız bedenimizle dönecektik fakat mutlaka birgün dönecektik.Döneceğizde.

Şimdi asıl konuya gelerek aşağıdaki sorulara cevab aramaya çalışalım.

1. Batılı ülkeler gelişimlerini bölgelerinin coğrafi ve iklim koşullarına göre önceden belirleyerek teşvik ve yatırımlarını yapmaktadırlar. Örnegin Almanyada sanayi ve endüstri nin en yoğun oldugu bölge kuzey ren-vestfalya eyaletidir. Florasinin cok çetli,oksjeninin bol, genelde yaşlıların huzur bulmak için tercih ettikleri ve çok sayıda da turist alan bölgesi ise güney Bayern eyaletidir. Türkiyenin bütününü ele aldığımızda, florasıyla zengin ,havası temiz ve oksijeni bol ,sağlık turzmi açisindan en elverişli bölgesi ve şehirleri hangileridir ?

2. Diyelimki hükümetimiz bir planlamayla ülkemizde, raftingden kar kayağına, safarisinden dağcılığa ,kampinginden tüm spor dallarına hitab edebilecek bir pilot bölge seçse, sizce neryi gösterebilir ?

3. Bir belde düşünün ki, bu belde şıfalı maden suları, çeşitli kaplıcaları, temiz havası , 1300 m.rakımlarındaki görkemli yaylaları,kış ve yaz sporlarını yapabileceginiz, dünyaya nam salmış balı ile ünlü, zengin bitki örtüsüne sahib. Sizce bu beldeye hangi tesisler yapılır ?
Cevablarınız sizde saklı kalsın.

Hidro Elk. Santralleri yapılsın,elbetteki yapılsın, hemde beşer onar yapılsın.Ama RİZE ve civar illere değil.Çünkü bu santralleri bir bütün olarak ele alır,sonra da şehire kuşbakışıyla baktığınızda H.E.S. ler in bu bölgeye hiç yakışmadığı gibi uyum da sağlamayacağını göreceksiniz. Bu durum bölgemizin turizmle kalkınmaya çalıştığı diğer ilçelerini etkileyeceği gibi, hala daha ilçemizde tartışma konusu olan turizmın başlamadan bitmesi anlamına gelecektir.

Örneğin ;
Bir tur operatörünun ikizdere için (yerli ve yabancı turistlere yönelik) tur paketi hazırladığını ve bu paketin de doğal olarak sağlık turizmine yönelik ve belirli yaş gurublarına hitab ettiğini düşünelim.Tur operatörü turistlerine paketturu açikladığında bölgenin coğrafi, ekonomik,sanayi ve endusturi vs.bilgilerini de vermek zorundadır.Turist daha önce hiç seyahat etmediği bir bölgeye ilk defa seyahat ediyor ise, yapacağınız açıklayıcı ve tatminkar bilgilerle turist’i yönlendirebilir ve istenilen sonuca ulaşabilirsınız. Eğer turist yaptığınız açıklamalardan tatmin olmaz, güven duymazsa bölgenize zaten gelmez. Dolayısıyla tur operatörü yapmayı düşündüğü paket turunda ilçemizde yapilacak olan H.E.S leride içine alacak şekilde detaylı olarak açiklama yapmak zorundadır. Bu durum ise (turistik tesisler yönünden zaten eksik olan ilçe merkezimize) gelecek olan turistlere olumsuz piskolojik etki yaratacaktır.Çünkü batili ülkeler genelde elektiriklerini rüzgar enerjisinden sağladıkları için H.E.S. ler e karşı(en azından görünüm olarak) pek de iyimser olmayabilirler. Öte yandan tur operatörü de kurulacak olan her H.E.S için,boğazına asacağı bir tabela ile “bu santraller insan sağlıgına zararlı değildir, su ile çalişan,iki dört yada alti türbünlü’’ vs........ gibi bilgileri turistlere açıklayamaz .Bu durum ise ilçemizin topyekün kalkinmasinda yegane etken röl oynayacak olan turizmi, yapilacak H.E.S. lerle dolaylıda olsa bloke etmış olack.
İlçemizde yapılması planlanan H.E.S. ler, (i-netteki bilgilere göre) çök önceden planlanmış olup, faliyete geçirilmek istenmiştir.Tam olarak kim ve hangi koşulları göz önüne alarak hazırlandığını bilmiyorum, o yüzden de konuya tam vasıf olmadan eleştiri yapmak istemiyorum. Fakat plan sahiplerine (belki haddim olmayarak, beni mazur görsünler ) bir öneride bulunmak isterdim doğrusu .

O da şu olurdu :

Plan sahipleri İlçemizde H.E.S lere yapacağı (gürdere deresi kumluk mevkiinde 8400 m. uzunluğunda ve 5 m. çapında ki açacaği kanallarıyla ve yaklaşık 100 – 150 milyon dolar maliyetli) projeyi ve yatırımları, ikizdere ilçesinin merkezinden akan derenin (merkez boyunca) yanlarını ve üstünü kapatarak, tek katlı dükkanlar , çay bahçesi, park vs.ye dönüştürerek,ayrıca hükümetimiz ve zengin iş adamlarımızın da desteği ile uygun yerler tespit edilip, bir iki tane konaklama tesisi ile spor salonları (kapalı yüzme salonu, hentbol, veleybol,basketbol,buz hokeyi, halı-futbol sahası) bowling, ve sinema salonu ile rehabilitasyon merkezi vs. inşaa etseler, belediyemiz de çevre düzenlemelerini yeniden gözden geçirse, örneğin yer kaldırımlarını yeniden ve daha kaliteli taşlar ile döşeyerek görkrmli hale getirip,özellikle de kaldırım kenarlarıyla dükkan bağlantılarını yeniden düzenlenip,yayaların rahatça yürüyebileceği yaya kaldırımları inşa ederek,yapılacak her tesiste özürlü insanların rahatça hareket edebilecekleri araç ve alanlar yapsalar, (cadde ve binalarda özürlü asansörleri ile tekerlekli sandalyelerini kullanabilecekleri kaldırımlar) insanların caddeleri karşıdan karışıya rahatça geçebilecekleri yaya geçitleri ile trafik ışık ve levhalrı konulsa,belki ileride daha geniş alana yayılacak olan ilçemizin iç ulaşımını sağlayacak otobus ve minibus duraklarının yerlerı ile ve yine belki ikinci bir araç-yaya köprüsünün yapılabilecegi düşünülerek planlamalar’la vadiler içinde küçük ama şirin bir ilçe inşaa etsek, halkimız için daha verimli olmaz mi ?

Inanıyorum ki ilçemiz, gerekli tesislere kavuştuğunda, sadece yurt içi ve dışınndan gelecek turistler le değil, aynı zamanda her mevsim kamplar için gelecek olan değişik dallardaki sporcu kafileleriylede hızlı kalkınma geçecektir.

Dünyamızın ve ülkemızın gelişen sanayi ve endüstrisi, küreselleşme ve dünya insanının önceleri sadece verem, kanser vs.gibi hastalıklara boğuşurken, son 10-15 yıl gibi kısa zamanda cok çeşitli ve çığ gibi büyüyerek artan yeni ölümcül hastalıkların çoğalması ile (B.S.E – deli dana hastalığı,kuş grıbı,şarbon, A.İ.D.S, vs.) birde bunlara yoğun trafik,hava kirliliği, sitres,eklenince ,insanlar kendilerini fiziki ve piskolojik yönlerden yeniliyebilmek için doğayla bütünleşebilecekleri beldeler aramaktadırlar.Bu açidan (bilhssa gelecek yıllar için) doğu karadeniz bölgesi çok önem taşımaktadır.

H.E.S lerin ilçemizde İnşa edilmesi tarihi karar olup,bir dönüm noktası olabilecektir..Bugün H.E.S. ler yarinsa diğer santraller........ takip edebilirler.
Şehrimize dışarıdan bakıldığında, sohbet ettiğimiz insanlar, Rize deyince akıllarına, renklerini
denizin mavisi ile tabiatin yeşilinden alan YEŞİL RİZE gelmektedir. Yeşil Rize tarihten bu yana ülkemizde bir marka, bir imaj olmuştur.

Şimdi ise ALLAH’ın bize bahşettiği bu güzel vadi’yi kendi ellerimizle yok edip, Nasrettin Hoca misali oturduğumuz dalı mı keseceğiz? yoksa ‘’bir insani kazanmak çok zor kaybetmekse kolaydır’’ilkesinden yola çikarak kolayı mı seçeceğiz?

Gelecek tarihin bir gün bizleride sorgulamaması için bu açiklamaları yapmaya kendimi sorumlu hissettim.
İlçemizin ortak menffatlerini göz önüne alarak, ortak faydalarda birleşmeliyiz. Neticede partiler gün gelir değişir, –A- gider –B- gelir –B- gider –C- gelir. Ama ikizderenin
sorunları çözüm bulmadığı müddetçe daima bu durumunda kalacaktır.Ohalde parti gözetmeksızın, misafiri olduğumuz şu kısa dünyada kimsenin ahını almadan, kalbini kırmadan konuları tartışıp, çözümler üretmeye çalışmalıyız.Amaç yöneticilerimize, köstek olmak değil tam aksine (her meslek gurubundan insanların açıklayacağı bilgilerden faydalanmalarını sağlayarak) katkıda bulunmaktır.

ALLAH herşeyin hayırlısını nasip etsın, herşey gönlünüzce olsun.
Saygılarımla
Zaim Akyıldız
Turizmci
Köln 14.08.06

20 Mart 2008 Perşembe

İKİZDERE HALKI HES'LERİ İSTEMİYOR!

Rize’nin İkizdere ve Hemşin ilçelerinde yapılmak istenen hidroelektrik santrallerine (HES) karşı yöre halkının Rize İdare mahkemesine yürütmeyi durdurma istemiyle açtığı davanın duruşmasına başlandı.
Duruşmaya destek vermek isteyen yöre halkı pankartlarıyla adliye önüne toplanıp basın açıklaması yaptı.
Rize'nin çeşitli yerlerinde yapımına başlanılan Hidroelektrik Santralleri'ni (HES) protesto eden vatandaşlar, hidroelektrik santralleri yerine nükleer enerji santralleri kurulmasını istemeleri dikkat çekti.

Rize'nin çeşitli vadilerinde yapılması planlanan HES'lere karşı çıkan çevreciler bugün Rize Adliye Sarayı önünde toplandı. Çevrecilerin, HES'lerin durdurulması için açtığı davaya destek vermek için Rize Adliye Sarayı önünde toplanan Rizeliler pankart açarak sessiz eylem yaptı. Çevreciler adına Rizeli Dernekler Başkanı Hasan Ekşi bir basın açıklaması yaptı.



Ekşi'nin açıklamasında, hidroelektrik santrallerinin yerine nükleer santraller yapılmasını istemesi şaşkınlığa neden oldu. Çevreye zarar vereceği gerekçesiyle hidroelektrik santrallerine karşı çıktıklarını belirten Hasan Ekşi, şöyle konuştu:


"İkizdereliler, Hemşinliler ve bölgenin bütün vadilerinde yaşayan insanlar olarak diyoruz ki; bu barajlar yapılırken çevreyi koruyalım. Mümkünse bu santral yapılmasın. Bugün atom enerjisinden faydalanılarak nükleer santral kurulabilir. Bugün termal ve termik santraller uygulanabilir. Bu vadilerin bu güzelliğinin, bu bitki örtüsünün bozulmaması gerekir. Nükleer santral bugün dünyanın her yerinde var. Gelişmiş ülkelerin tamamında var. Avrupa'da 50'ye yakın nükleer santral var. Amerika'da var. Bizde neden olmasın. Mademki teknik ve teknoloji gelişiyor, enerjide de darboğazdayız. O zaman santraller yapılsın. Ama derelerimiz bozulmasın. O yüzden diyoruz ki nükleer santraller yapılsın."


"Suyumuza, yeşilimize sahip çıkıyoruz. Kimse mücadelemize engel olamaz"

Daha önceden İstanbul'da yaşayan İkizdere’li Nurgül YILDIRIM ise “ben uzun zamandan beri İstanbul’da yaşıyorum. Rahatsızlığım nedeniyle doktorum temiz havası olan bir yerde olmam gerektiğini söyledi. Memleketimin havasını da özlemiştim geldim. Doğa harikası bu cennet vadimizi yok etmek isteyen ahtapotlar var. Buna karşı durmak zorundayız. Bu ülke bizim bu topraklar bizim bizim gidecek başka toprağımız yok. Bu vadi yok olursa bölge yok olur. Bizleri bir takım bilimsel dedikleri raporlarla kandırmaya çalışıyorlar. Ancak nafile bunların yalanlarına kanmayacağız mahkeme sürecini bekleyeceğiz, mücadeleden de vazgeçmeyeceğiz. Benim bu vadide arazilerim var benim toprağıma gelsinler otel yapsınlar turizm amaçlı işletmeler yapsınlar para dahi istemiyorum, ancak santral yapmasınlar topraklarımızı kirletmesinler,bölge halkı olarak kararlıyız bu kararlılığımızı görsünler bu kavga burada bitmeyecek” dedi.

Yeter Baş adlı vatandaş ise "ben İkizdere de doğdum burada öleceğim. Burada yaşıyorum bir yere de gitmeyeceğim. İnsanlarımızı kandırıyorlar çevreye zarar vermeyecekleri konusunda çeşitli entrikalar anlatıyorlar. Daha iş başlarken güzelim ormanlar yok olmaya başladı. Yöre halkımız yeterince çevre bilinci almadığı için bu yalancılara inanıyor. Bunlar gerçeği söylemiyorlar yapılan katliamlarla geleceğimiz yok ediliyor. Bazı aileler bugünü düşünüyor gelecekte çocuklarının buralarda nasıl yaşayacağını düşünmüyor. Bizler bu yola baş koyduk karalıyız santralleri ne pahasına olursa olsun yapımını engelleyeceğiz geleceğimizi yok etmeye kimsenin hakkı yoktur" diye konuştu.



İkizdere çevre platform sözcüsü Halil Demircan ise: “ Doğu Karadeniz’in en karakteristik alanlarını siz şirketlere peşkeş çekerseniz elbette ki bu halk buna tepki gösterecektir. Enerjiye karşı değiliz Dünya ülkelerinde olduğu gibi enerjinin bir denge içerisinde yapılması gerekir yani ülkenin bir enerji politikası olması gerekir. 2004’te ortaya çıkan sonuç özelleştirilme buda tamamen soygun, tamamen vurgun, tamamen talan. Halk olarak bizlerin görüşü alınmadı. Enerji bakanlığı Türkiye’de yolsuzluğun ve rüşvete bulaşan bakanlıklardan bir tanesi oldu. Kapalı kapılar ardına otel lobilerinde bu projeler meydana çıkıyor. Halkın onayını almadan bu projeleri yapıyorlar bu bizim kabul edeceğimiz bir şey değildir. Karadeniz’de bu vadileri yok ettiğiniz zaman bu halkın elinde bir şey kalmayacaktır. Biz bu alanları turizm alanı olarak görmek istiyoruz. Bunların ortaya koydukları projeler uluslar arası standartlara uygun değildir. Biyolojik çeşitliliği sürdürülebilmesi ve korunması için çeşitli kurallar vardır, bu kuralların hiç birine uymuş değiller. İkizdere halkına dayatmacı bir mantıkla hükmetmeye çalışıyorlar biz buna müsaade etmeyeceğiz, sonuna kadar mücadele edeceğiz.



Bu ülkenin dereleri ve toprakları peşkeş çekiliyor. Kültürümüz ve geleceğimiz yok edilmek isteniyor. Bilirkişi raporları gerçekleri yansıtmıyor, özel şirketler bölgemizi yok etmek için her türlü yalana ve oyuna başvuruyor bizler İkizdere vadinsin yok olmasına asla musade etmeyeceğiz” diye konuştu.

18 Mart 2008 Salı

DOĞA KATLİAMI BİTMELİ

Cevizlik Hidro Elektrik Santrali Yapım inşaatı Aralıksız Devam Ediyor.

Çevrenin Ekolojik dengesine zarar verdiğini öne süren Gürdere Köylü Nurgül YILDIRIM "Baraj inşaatı İkizdere''nin doğal güzelliğine vurulan büyük bir darbedir. Maalesef İkizdereli Vatandaşlarımız bu konuda sessiz bir duyarsızlıkla sadece seyrediyorlar" dedi.

"Vadimizdeki Yeşil Katliam"

Nurgül Yıldırım:"Bu katliam bir an önce bitmeli. 19 Mart'ta Rize Adliyesinde görülecek davayı her ikizdereli takip etmeli."


Nurgül YILDIRIM İkizdereyi seven herkesi ikizdere'ye sahip çıkmaya 19 Mart'taki Rize Mahkemesindeki Cevizlik HES Davasını Takip Etmeye Çağırıyor.

ikizdere vadimizde istenilmediği halde yapılmak istenen barajlara "Hayır" diyen Nurgül Yıldırım yapılacak Barajların İkizdere''nin doğal güzelliğine vurulan büyük bir darbe olduğunu, vatandaşların bu konudaki duyarsızlığını belirterek görüşlerini şu şekilde ifade etti: "Halkımız bir kaç günlük iş bulma vaadi uğruna kendilerine sunulan teklifi çok yarar sağlar biliyor, oysa ki ; işin aslı böyle değildir. Vaatlerin renklilkiği (göz boyayıcılılığı) vadimizin rengini, yeşilini bitirecek. İşte herşey ortada Vadimizdeki yeşil katliam başladı. Herkese Hayırlı Olsun'"dedi.
















Fotoğraflar:Nurgül YILDIRIM

17 Mart 2008 Pazartesi

19 MARTTA RİZE'DEYİZ

16 mart 2008 tarihinde İstanbul Bostancı Prenses otelde İkizdere’de yapılacak olan HES’lerle ilgili bir bilgilendirme toplantısı yapıldı. İkizdere belediye başkanı katılımcılara gelinen nokta ile bilgi verdi.

Belediye Başkanı Hasan KÖSOĞLU toplantıda yaptığı konuşmada İhaleyi alan firmanın yeterli “can suyu” bırakması için Rize Bölge İdare Mahkemesinde bir dava açıtıklarını, Mahkeme günü (19 Mart 2008 saat 9.15’te) İkizderelileri Rize’ye davet etti


İhalesi Sanko firması tarafından kazanılan Cevizlik ve Yokuşlu santrallerini yapımı başlamış bile. Doğaya verdiği zararın ilk emareleri bu siteye de yansıdı zaten. Geline noktada, dereye bırakılacak “can suyunun” ne kadar olacağı tartışılmaktadır. Sanko firması yaptırdığı ÇED raporuna göre bu suyun saniyede 500 litre (0,5m3) olacağını beyan etmiştir. Dünya standartlarında bu oranın en az saniyede 4000 litre (4m3) olduğu düşünülürse, mevcut rakamın ne kadar komik olduğu anlaşılır.



İhaleyi alan firmanın yeterli “can suyu” bırakması için Rize Bölge İdare Mahkemesinde bir dava açılmış. Mahkeme 19 Mart 2008 saat 9.15’te. Belediye başkanı tüm İkizderelileri nahkeme günü Rize’ye davet etti"

11 Mart 2008 Salı

İKİZDERE HES ÖZELLEŞTİ

İKİZDERE HES ZORLU ENERJİ’YE GİTTİ.

1961 YILINDAN BU YANA TÜRK EKONOMİSİNE ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETEN İKİZDERE HES İLE BİRLİKTE 9 HES 510 MİLYON DOLARA ZORLU ENERJİYE SATILDI.

Elektrik Üretim Santrallerinin özelleştirmeye başlanmasıyla açılan ilk ihaleyi ZORLU Enerji Kazandı.

Hükümet politikası olarak Özelleştirilmeye başlanılan Enerji sektöründe ANKARA Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ. nin bünyesinde bulunan 9 HES özelleştirildi. Yapılan ihaleye 30 firma girmesine rağmen en yüksek değeri veren Zorlu Enerji 9 HES e 510 Milyon Dolar vererek 30 yıllık işletme hakkını satın aldı.

Özelleşme kapsamına alınarak satılan HES ler arasında İKİZDERE HES de bulunuyor.1955 yılında DP İktidarında Menderes tarafından yapımına başlanılan 18 MW gücündeki İKİZDERE HES İllere Bankası tarafından yapılmış ve 1971 yılında enterkonnekte sisteme geçilmesi ile TEK e devredilmişti. Enerjide yeni yapılanmalar dolayısıyla TEK önce TEDAŞ VE EÜAŞ diye ikiye ayrılmıştı.



EÜAŞ Genel Müdürlüğüne bağlı olarak 2007 yılına kadar ülke ekonomisine yılda ortalama 120 milyon kw/saat elektrik üreten İKİZDERE HES bu tarihte kurulan ADÜAŞ(Ankara Doğal Elektrik Üretim AŞ.)bünyesinde çalışma yapıyordu.

Ankara’da yapılan ve 30 firmanın katıldığı ihalede ilk yazılı teklifin 312 milyon dolar olarak başladığı ihalede 13 firma yazılı turlardan açık arttırmaya geçti. Açık arttırmaya 476 milyon dolar başlangıç tutarı ve 1milyon dolar artırım aralığı ile başlandı. Açık arttırmanın altıncı turunda Zorlu Enerji 510 milyon dolarlık teklifle ihaleyi kazanan taraf oldu.30 şirketin teklif verdiği ihale bugüne kadar en fazla teklif verilen ihale oldu. Zorlu Enerji Gurubu Başkanı Murat Sungur Bursa ihale ile Van’da bulunan doğal gaz santralının mülkiyetini, Tokat, Eskişehir, Kars, Rize, Erzurum, Erzincan ve Tunceli’de bulunan HES ler ile Denizlide faaliyet gösteren Türkiye’nin en büyük kapasiteli jeotermal santralının 30 yıllık işletme hakkını alacaklarını belirtti. Zorlu Enerji olarak 2012 yılına kadar 3.500–4.000 MW’ı hedef aldıklarını söyledi.

İhalede ADÜAŞ’a ait özelleşen Santraller şunlar. İKİZDERE, TERCAN, KUZGUN, MERCAN, ÇILDIR, BEYKÖY ve ATAKÖY ile Denizli Jeotermal ve VAN-Engil Gaz Türbinleri Santralleri. Bu Santrallerin toplam kurulu güçleri 141 MW. Açık arttırmada 506 Milyon dolar veren AŞKALE Çimento ikinci, Doğal-Dekar Enerji 504 Milyon dolar ile üçüncü en çok teklif veren firmalar oldu.

Özelleşen HES lerde devir teslim işlemlerinin Haziran-Temmuz aylarında yapılması bekleniyor. İkizdere HES de yaklaşık 60 işçi ve memur çalışıyor.

26 Şubat 2008 Salı

DEREKÖY SANTRALİNE YEŞİL IŞIK

İKİZDERE VADİSİNDE HES YAPACAK OLAN LİMAK’TAN BİLGİLENDİRME TOPLANTISI YAPILDI.
LİMAK Holding Sahibi ve Fenerbahçe Kulübü ikinci Başkanı Nihat ÖZDEMİR "Ben Rize'den Çok Ekmek Yedim, Hizmetlerime Hes Yaparak Devam Etmek İstiyorum. Bütün İşlerimde Çevreyi Düşünürüm. İkizdere'de Çevre Düşmanı Olmayacağım’" dedi.

DERE YATAĞINA 1250 LİTRE/SN SU BIRAKILACAK SÖZÜ TEPKİLERİ SONA ERDİRDİ.

İkizdere ilçesinde yapmayı planladığı 109 MW gücündeki Demirkapı HES adındaki Hidro Elektrik Santralı için Kültür Sitesi salonunda ilçe halkının katılımıyla bilgilendirme toplantısı yapıldı.


LİMAK Sahibi Nihat ÖZDEMİR.

LİMAK Sahibi ve aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübünün 2.Başkanı Olan Nihat ÖZDEMİR’inde şirket çalışanlarından kalabalık bir heyetin katıldığı halı bilgilendirme toplantısından dereye can suyunun yeterli bırakılması şartı ile çoğunlukla evet denildi.


LİMAK Firmasının HES için bilgilendirme toplantısı yapıldı. Vatandaşlar katıldı.

Kabahor deresi denilen dere üzerinde 5300 m. uzunluğunda açılacak kapalı tünel ile ilçe merkezine 2 km. uzaklıktaki Demirkapı denilen yerde LİMAK Holdingin Enerji firması BESS Elektrik Üretim ve Tic. San. Tarafından 109 MW gücünde HES yapılacak.

HES’in çevreye artı ve eksileri konulu toplantı İkizdere Kültür Merkezinde yapıldı. Halkı bilgilendirme toplantısına fazla bir ilgi ve tepkinin gösterilmemesi dikkat çekerken, LİMAK sahibi Nihat ÖZDEMİR’İN işadamı olarak çevre düşmanı değiliz, benim hiçbir işyerim çevreye zarar veremez diye söz vermesi ilgi çekti.

SELİN İnşaat firması tarafından başlanılacak olan inşaat çalışmalarının 2 yıl süreceği belirtildi.

Bilgilendirme toplantısında ilk konuşmayı İkizdere Kaymakamı Emre ÇINAR yaptı-ÇINAR konuşmasında’ çevreyi ve insanımızı düşünerek yatırım yapılmasına kimse karşı değildir’ dedi..


İkizdere Kaymakamı Emre ÇINAR,

Daha sonra söz alan İkizdere Belediye Başkanı Hasan KÖSOĞLU’ kızım sana diyorum gelinim sen işit ve sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer atasözlerini örnek vererek daha önce bize söz veren ve çalışmalara başlayan SANKO’nun yapacağı HES için İkizdere insanına verilen hiçbir söz tutulmamış ve yerine getirilmemiştir. SANKO 17 km.lik bir tünelle deremizi kurutuyor. Can suyu olarak kendisi 150 lt/sn. su bırakacaktı. Bunu mahkeme kararı 500 litreye çıkardı. Buda yeterli değildir. İdari Bölge Mahkememizde açılan davamız devam ediyor. Bu su miktarının en az 4 m3 olmasını istiyoruz. Eğer 4 m3 su bırakılmazsa deremiz kuruyacaktır. İşte bunun için sütten ağzımız yandı şimdi daha temkinli yaklaşıyoruz. LİMAK yapacağı HES için 1250 lt/sn. su bırakacağını taahhüt ediyor. Bu su bırakım başkalarına örnek olmalıdır. Çevre zararlarını önleyecek ve ilçemizde işgücü istihdamı barındıracak yatırımlara her zaman açığız. Ama tekrar özellikle söylüyorum, önce deremiz kurutulmasın. Söz verilen can suyu dere yatağına bırakılmalıdır. Ne olur çevreyi de biraz düşünelim. Hep işadamı mantığı ile hareket etmeyelim. Bu sudan 10 kazanmak yerine 9 kazansanız ne olur, biz derede su istiyoruz. Bu gerçekleşirse mesele yok’ dedi.


İkizdere Belediye Başkanı Hasan KÖSOĞLU

LİMAK Sahibi Nihat ÖZDEMİR ise yaptığı kısa konuşmasında’ Limak bugüne kadar 8 HES yaptı. Ben firma olarak Rize’de çok iş yaptım ve para kazandım,ekmek yedim.Şimdide HES yapmayı istiyorum.Sizlere söylediklerimizin altına her zaman imza atmaya hazırım.Sizleri darıltmayacağım.Çünkü ben her zaman buraya gelip sizlerle beraber olacağım.Sizin yüzünüze bakacağım.HES yapacak olan SELİN Firmamız DSİ nin belirlediği su bırakma konusunu daha da yükseltmiştir.Saniyede 1250 lt.suyu bırakacağız ve kontrolünü her zaman yapabileceksiniz.Söz veriyorum yanlız bu 1250 lt.su kalıcı bir rakam değildir.Bu miktarı gerektiği zamanlarda arttırmayı da taahhüt ediyorum.5km.lik dere yatağında Avrupa’daki örneklerden proje yapacağız.Biz burasının bir parçasıyız.’dedi.




Haber ve Fotoğraflar:İsmet KÖSOĞLU

Not:

İKİZDERE SİVİL TOPLUMPLATFORMU TEMSİLCİSİ VE CHP İLÇE BAŞKANI HALİL DEMİRCAN’IN İKİZDERE VADİSİNDEKİ HES TEPKİSİ
"‘DOĞUDAKİ KAÇAK ELEKTRİĞİN BEDELİ BİZDEN ÇIKARILIYOR"

22 Şubat 2008 Cuma

HES KONULU PANEL YAPILDI

''Doğu Karadeniz'de HES Projeleri'' paneli yoğun bir ilgiyle TOBB Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.

Panelde Türkiye'nin enerji politikaları ile hidroelektrik potansiyelinin tam değerlendirilemeyişi üzerinde durularak ''sadre şifa olamayacak çaptaki Doğu Karadeniz Bölgesi derelerinin bilinçsizce sadece bu tarz bir değerlendirmenin konusu olmaması gerektiği'' hususuna dikkat çekildi.

Oturum Başkanlığını eski Enerji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Temel Eryılmaz'ın yaptığı ve EMO Genel Başkanı Kemal Ulusaler, Trabzon DSİ Bölge Müdürü Bahri Ege, avukat Erol Özcan ve programcı Tayfun Talipoğlu'nun konuşmacı olduğu ''Doğu Karadeniz'de HES Projeleri'' paneli yoğun bir ilgiyle TOBB Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.


Hemşin Sosyal Sorumluluk ve Girişim Derneği Başkanı Zekeriya Bekar ile Rize Dernekler Federasyonu Başkanı Süleyman Basa'nın açış konuşmalarının ardından siyasi katılımcılardan Meclis Sağlık Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Artvin Milletvekili Ertekin Çolak ve Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu da kısa bir hitapta bulundular.

Panelde Türkiye'nin enerji politikaları ile hidroelektrik potansiyelinin tam değerlendirilemeyişi üzerinde durularak ''sadre şifa olamayacak çaptaki Doğu Karadeniz Bölgesi derelerinin bilinçsizce sadece bu tarz bir değerlendirmenin konusu olmaması gerektiği'' hususuna dikkat çekildi.

Nükleer enerjinin mutlaka bir alternatif olarak yedekte tutulmasına ve fakat Çernobil'in darbesini yemiş Karadeniz'den başka bir yerde bu imkanların değerlendirilmesi lüzumuna vurgu yapıldı.Enerjide milli bir politikanın şart olduğu, ülkemize özgü bir yapılanmanın belirlenerek akılcı uygulamalarla tasarrufa yönelinmesinin kaçınılmaz hale geldiği belirtildi.''Jeotermal kaynaklara sahip olan Bursa ve Denizli'ye doğal gaz getirmenin anlamı olamaz. Dalga,deniz akıntısı, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilebilecek enerjiyi yakıt tipi santrallerden elde etmeye kalkışmak hem atmosfere hem de çevremize karşı tacizde bulunmaktan başka birşey değildir.'' ortak görüşü paylaşıldı.

İstanbul merkezli , başkanlığını Hasan Ekşi'nin yaptığı İkizdere Dernekler Federasyonu'nun gönderdiği bir bildiri de oturum başkanı Temel Eryılmaz tarafından okunarak İkizderelilerin İyidere-İkizdere Vadisi üzerinde kurulmaya çalışılan HES'ler konusundaki duyarlılıkları dile getirildi.

Rize Proje Merkezi Gençleri'nin hazırlayıp sunduğu ''etek tipi HES santralleri projesi'' tünel tipi HES projelerine karşı alternatif olarak sunuldu..''Etek tipi HES'ler sayesinde yeni rekreasyon alanlarının kazanılacağı, sucul hayatın bozulmayacağı, çevrenin korunacağı, turizmin gelişmesine elverişli bir ortamın yaratılacağı ve fakat aynı derelerden kapasite olarak biraz daha düşük bir oranda hidroelektrik elde edilebileceği '' gibi dikkate değer tesbitler ortaya konuldu.


Saat 14.00'de başlayan panel katılımcıların süren ilgisiyle 16.00'da sona erdi.Panelistlere birer şükran plaketi sunuldu.