17 Nisan 2008 Perşembe

Bilirkişi Raporu Yeniden Yazılacak!

Cevizlik HES İçin Rize İdare Mahkemesinde Görülen Davada Bilirkişi Raporuna Yapılan İtiraz Kabul Edildi. Mahkeme İkinci bir bilirkişi raporu hazırlanmasına karar verdi.
Sonucun İkizdere'için hayırlı nolması dileğiyle.

İTÜ’den Prof.Dr. İzzet ÖZTÜRK, Prof. Dr. İsmail TORÖZ ve Öğrt. Görv. Dr. Süleyman ÖVEZ’in hazırladığı 31.07.2007 tarihli bilirkişi raporuna İkizdere Dernekleri Adına Recep COŞKUN'un yaptığı itiraz:

"Konu; dünyanın en önemli 200 vadisinden birisi olan İkizdere Vadisi üzerinde yapımı planlanan 16 adet hidroelektrik santralleri ve tabiiki Cevizlik HES. Siz değerli hocamız sayın Prf. Dr. İzzet ÖZTÜRK ve sayın Prf. Dr. İsmail TORÖZ tarafından 31.07.2007 tarihinde Cevizlik HES için kaleme aldığınız bilirkişi raporunu okuyunca yöreyi bilen bir İkizdereli olarak hayal kırıklığına uğradığımı belirtmek isterim.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim, bizler vatanımızı, devletimizi, milletimizi seven insanlarız. Enerji ihtiyacımızın olduğu da bir gerçektir ve enerji üretimine de karşı değiliz. Fakat enerji üretirken doğayı ve çevreyi de tahrip etmeyelim istiyoruz. 2007 Türkiye elektrik üretimi 191.237 GWh’dır. Vadimiz üzerinde planlanan 16 adet HES’in yıllık ortalama üretimi ise 1.344.GWh’dir. Yani Türkiye toplam üretiminin ancak binde 7,02 si vadimizde üretilecektir. Bu kadarlık bir enerji için bir dünya cenneti ve dünyanın en önemli 200 vadisinden birisi olan İkizdere vadisi feda edilir mi ? Elektrik enerjisi üretmenin alternatifleri vardır fakat ikinci bir İkizdere vadisi yoktur. Elektrik enerji kaçağını %2 azaltarak 2 ikizdere vadisini kurtarabiliriz.

Cevizlik HES ile ilgili Trabzon Bölge İdare Mahkemesine açmış olduğumuz Yürütmeyi Durdurma davası için dava ile ilgili sorulara verdiğiniz bilimsel ??? cevaplar ve bizim görüşlerimiz aşağıdaki gibidir.

a-) Dere yatağının kuruma olasılığının bulunup bulunmadığı;

Cevizlik HES projesinde, su alma yapısından iyidere yatağına bırakılması öngörülen 150 lt/sn lik suyun dere yatağına devamlı bırakılması halinde mevcut dere yatağının kuruması beklenmemektedir diyorsunuz. Hiç bir bilimsel araştırma, ölçüm ve analiz yapmadan, derenin en fazla olduğu 07.05.2007 tarihi ve bir öğlen saatinde 10 dakika dereye bakarak böyle bir sonuca nasıl vardınız acaba ? Dere yatağının yer yer 40 metreyi bulduğu bir yatakta, derenin alüvyon yapısı nedeniyle bahsetmiş olduğunuz 150 lt/sn su dere yatağında 100 metre akmadan buharlaşmanın da etkisiyle kurur ve vadideki sucul ve canlı yaşam sona erer. Bunu anlamak için illede konun uzmanı olmak gerekmez. Bir başka husus yan dere debileri hiç ölçülmeden (yılın hangi ayında ne kadarlık bir debi ile aktığı belirlenmeden) tahmini bir varsayımla bir bilim adamı olarak nasıl böyle bir yargıya varıyorsunuz ? Bölgeyi çok iyi tanıyan birisi olarak biliyoruzki yılın 8-9 ayı bahsetmiş olduğunuz yan dereler nerdeyse kuruma noktasına geliyor ve bu yan derelerden en büyük olanı şimşirliktedi yayladere su alma yapısından 6-7 km sonra ana yatağa katılıyor. Yıllık ortalama akımın 27.66 m3/sn olduğu deremizde gelişmiş ülkerdeki yöntem (Kanada, ABD, Finlandiya v.s.) uygulandığında dere yatağına minimum ortalama yıllık akımın %25’ olan 6.91 m3/sn suyun bırakılması gerektiği aşikardır. Yine DSİ raporlarına göre deremizde canlı yaşamın zarar görmeden sürdürülebilmesi için dere yatağına en az yıllık minimum akım ortalamsı olan 6.82 m3/sn suyun bırakılması gerekliliği ortadır. Biz sizin gibi değerli bilim adamlarının bu hususla ilgili rapor yazarken gereken ölçüm, analiz, araştırmaların (flora ve fauna) ve dünya litreratürünü göz önünde bulundurarak küresel ısınmanın bölgeye etkilerini de düşünerek bir rapor yazmanızı beklerdik. Evet 500 lt/sn su dereyi tam anlamıyla kurutmasda canlı yaşamı sona erdireceği kesindir.

b-) Dere yatağındaki sucul yaşamın olumsuz olarak etkilenip etkilenmeyeceği;

Raporunuzda regülatör mansabından dere yatağına 500 lt/sn su bırakılması durumunda deredeki canlı yaşamın zarar görmeden devam edebileceğini belirtmektesiniz. Öncelikle şunu belirteyim ki bu husla ilgili olarak da vadimizde hiç bir araştırma ve analiz yapmadan, hiç bir veriye dayanmadan bilimsellikten uzak bir şekilde karar vermişsiniz. Örneğin; vadimizde yapımı 1961 yılında tamamlanan HES’in regülatör mansabı ile tekrar dere yatağına bırakıldığı yer arasındaki bölümde şu an için hiç alabalık yaşamamaktadır. Diğer sucul canlıların ne kadarının yok olduğu ise yapılacak olan bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkacaktır. Dere yatağına bırakılmasını öngördüğünüz 500 lt/sn su derenin alüvyon yapısı nedeniye yatakta daha da azalacak, derye akan kanalizasyonlarla birlikte çay üretimi için kullanılan gübre atıklarının yağmur sularıyla dereye akması sonucu oluşacak yosunlaşma ve bataklık kırmızı pullu alabalık, su samuru gibi tüm sucul canlıların yok olmasına sebep olurken sivrisinek başta olmak üzere her türlü pislik ve koku bölge insanının sağlığını ciddi anlamda tehdit atına alacaktır. Dere yatağındaki debinin 500 lt/sn düşmesi (küresel ısınmanın da etkisiyle) dere suyu sicaklığının değişmesine sebep olacağı kesindir. Bu durum Deniz alası ve diğer balık çeşitlerinin yaşam alanlarını daraltacaktır. Gerekli oksijeni alamayacakları için balık ölümleri kaçınılmaz hale gelecektir. Deredeki canlıların yumurtalarını nasıl ve nerelere bırakacağı, su sıcaklığında değişklikten nasıl etkileneceği v.s. hususlar hakında hiç bir bilimsel araştırma, çalışma, analiz yapmadan yatağa bırakılacak 500 lt/sn suyun dere yatağındaki sucul yaşamı olumsuz etkilemeyeceği kanaatıne varmanız çok düşündürücüdür ???? Biz sizin gibi değerli bilimadamlarından konunun enine boyuna araştırılarak gerçek bir bilimsel rapor eşliğinde bu bilirkişi raporunun düzenlenmesini talep etmenizi beklerdik.

c-) Dereye bırakılması planlanan suyun akarsudaki mevcut ekolojik dengenin ve canlı yaşamın devamı için gerekli ve yeterli olup olmadığı;

Planlanan HES su alma yapısından bırakılacak su miktarının 500 lt/sn nin altına inmmemesi şartı ile deredeki balık yaşamının idame ettirilebileceğini belirtmişsiniz. Deredeki balık yaşamının devam etmeyeceğinin en güzel örneği mevcut HES in regülatör mansabı ile suyun dereye bıraklıdığı yer arasındaki bölgede balık yaşamının artık sona erdiği gözle bile görülmektedir. Hal böyle iken küçücük bir araştırmayı bile yapmadan dere yatağındaki suyun (yıllık ortalam debi 27.66 m3 olan) 500 lt/sn ye düşmesinin nasıl olurda akarsudaki mevcut ekolojik dengenin ve canlı yaşamın etkilenmeyeceği sonucuna varırsınız ? Bunu anlamak mümkün değil.

Yetişkin bir alabalık 50 cm boyunda, 1,5 kg ağırlığında ve 10-15 cm genişliğindedir. Balığın dere içerisinde rahat hareket edebilmesi ve yukarılara doğru çıkabilmesi için su derinliğinin minimum 15-20 cm olması gerktiğini belirtmişsiniz. 500 lt/sn su derenin alüvyon yapısı nedeniye yatakta daha da azalacak, derye akan kanalizasyonlarla birlikte çay üretimi için kullanılan gübre atıklarının yağmur sularıyla dereye akması sonucu oluşacak yosunlaşma ve bataklık alablıkların yaşamını imkansız hale getirecektir. Konu keşke bilimsel bir araştırma ile tesbit edilebilseydi ??? Ama merak etmeyin bu hususlarla ilgili bilimsel bir rapor hazırlatma arefesindeyiz.

d-) Derede balıkların yaşama ve üreme alanlarına olumsuz etkisinin olup olmayacağı;

Bilirkişi raporunda yeterli (minimum ekolojik ihtiyaç debisi 500 lt/sn) debi bırakılması halinde derede balıkların yaşama ve üreme alanlarına olabilecek etkileri kabul edilebilir düzeylerde olacaktır, dediniz ??

Derde suyun azlaması sonucu oluşacak kirlilik sebebi ile artık bu vadide alabalığın yaşaması ve üremesi imkansız hale gelecektir. Bunu anlamak için illede konun uzmanı olmaya gerek yok. Biz vadimize dünya standartlarında ve gelişmiş ülkelerdeki benzeri projelerde belirtilen yıllık ortalama debinin en az %25’ olan 6.91 m2/sn suyun bırakılmasının şart olduğunu söylüyoruz. Ancak bu seviyede su bırakılırsa dermizdeki alabalık ve diğer canlı çeşitlerini kurtarmış oluruz.

e-) Projenin orman ve orman altı bitki örtüsüne, çay tarım alanlarına, bölgede yaşayan insanlara ve hayvanlara zarar verip vermeyeceği;

Raporunuzda, hiç bir araştırma yapmadan maksimum 480 ağaç kesileceğini ve su iletim hattının tünel olarak teşkili flora ve fauna üzerindeki etkiyi minimuma indireceğini belirtmişsiniz. Şu anda sadece regülatör mansabındaki alanda gözle görülecek şekilde en az bin adet ağacın kesildiğini söyleyebiliriz. Çuğma dediğimiz bölgede tünele ulaşacak yollar için yine binlerce ağaç kesimi yapıldı ve satışları bile gerçekleştirildi. Henüz daha işin %1 de olmamıza rağmen kesilen ağaç sayısı ortadaır. Vadi bazında konuya bakıldığında dere yatağındaki suyun tünellere alınması vadideki buharlaşmayı azaltacak ve bu durum yağış rejiminden tutun bitki ve canlı türlerinin yok olmasına katkıda buluncaktır. Bunlara ilgili muhakkak bilimsel bir araştırma yapılması gerekliliği ortadadır.

f-) Proje kapsamında kesilecek ağaçların heyelan ve erezyona yol açıp açmayacağı;

Raporda santral yapıları dolayısı ile yapılacak inşaat faaliyetlerinin bölgede heyelan riski üzerinde belirgin bir artışa yol açmayacağı beklenmektedir demişsiniz. Bu yargıya hangi veriye ve bilimsel çalışmaya dayanarak karar verdiniz doğrusu çok merak ediyorum. Vadimizde toprak tabakası yaklaşık 20-30 cm’dir. Tünel ve yolların açılması için binlerce ağaç kesilecek, tünellerin açılması için yapılacak binlerce patlatma ve tünel güzergahına ulaşmak için açılacak yollar yüzünden heyelanlar olacak ve erozyon kaçınılmaz hale gelecektir. Özellikle tünel açılması için yapılan patlatmalar daha şimdiden toprak ve arazi yapısının oynamasına, tünellerin üzerindeki evlerin çatlamasına sebep olmuştur. Zaten yumuşak olan toprak tabakası bu sarsıntılarla yerinden oynamakta ve ileriye dönük telafisi imkansız heyelan ve zararlara da yol açacaktır. Bu husla ilgili de veriye dayalı, araştırmaya dayalı bir çalışma yapılıp ona göre karar vermenizi beklerdik. Bilim adamlığına da yakışan bu olsa gerek.

g-) Proje kapsamında ortaya çıkabilecek katı atık ve atık suların bölgenin flora ve faunasına zarar verip vermeyeceği;



Raporunuzda evsel nitelikli katı atıkların ve atık suların bölge flora ve faunası üzerindeki etkisinin ihmal edilebilir düzeyde kalacağını belirttiniz. Oysaki vadimiz üzerinde bulunan 28 köy ve 12 mahalleden oluşmaktadır. Köy ve mahallelerin atıksuları malesef derelere akmaktadır ve bu durum gerçek bir vakıadır. Derenin mevcutta yüksek debide akması sonucu bu pislikler pek ortaya çıkmamakta ve çevreye de fazla zarar vermemektedir. Deremizden akan suyu azalttığımızda dere yatağına gübre atıklarıda akacağından oluşacak yosunlaşma ve bataklık canlı yaşamı ve insan sağlığını ciddi anlamda tehlikeye sokacaktır. Sadece Cevizlik HES için tünllerden ve yolardan çıkacak hafriyat 600.000.m3civarındadır. Zaten dar ve dik olan arazi yapısında bu kar agrega nereye dökülecektir. Şu an dere kenarlarına gelişi güzel dökülen agrega önümüzdeki günlerde büyük sel felaketlerine sebebiyet vereceği kesindir. Bu hafriyat dar vadide büyük bir alana yayılması, çevreyi ve canlıları tehdit etmesi kaçınılmazdır.

Sadece Cevizlik HES’den çıkacak hafriyat 600.000.m3’olup 35.000.m2 lik bir alana 10 metreden daha yüksek bir dogu oluşturularak depolanacaktır. Yumuşak bir yapıya sahip olan bu hafriyat parçasının zaten dik olan arazi yapısında ilerleyen zamanda kayıp büyük sel felaketlerine kapı aralayacağı kanaatindeyiz.

Vadi bazında bir planlama yapılmadığından Cevizlik HES le birlikte yapılacaktoplam 16 adet hidroelektrik santrallerinde üretilecek elektriği taşımak için yapılacak yüksek gerilim hatları dar olan vaadimizde canlı yaşamı olumsuz etkileyecektir. Konu ile ilgili Nükleer Tıp ve Nükleer Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Cumali Aktolun, yüksek gerilim hatlarının yakın çevresine radyasyon yaydığını, bunun da kanser dahil bazı hastalıklara neden olduğunu belirtmiştir. Aktolun; yüksek voltaj tellerine olan kritik mesafe 600 metredir. Oturdukları ev, yüksek voltaj taşıyan havada asılı tellere 600 metre veya daha yakın olan çocuklarda lösemi ortaya çıkma olasılığı yüzde 70 daha fazla olduğunu belirtmiştir. Eğer bu 16 santral vadimizde yapılırsa gelecekte vadimizin adı kanser vadisi olarak da anılabilecektir. KTU Fen bilimleri Enstitüsü müdürü Do. Dr. Salih Terzioğlu’nun hazırladığı Of-İkizdere-Anzer vadisi florası çalışmasında İkizdere çayı vadisinde 12 adet endemik tür saptanmış ve Mor çiçekli orman gülünün farklı bir varyeteside saptanmış olup bilim dünyasına kazandırılmıştır. Başka çalışmalarda da endemik bitki türü sayısı 50’ye kadar çıkmaktadır. Yeşilin her tonunun doğaya nakış gibi işlendiği binlerce tür bitki ve canlıların bulunduğu, yüzyıllardır akan dereleri ile bir dünya cenneti olan İkizdere vadisinde küresel ısınma tartışmalarının yaşandığı bu günlerde yapılacak baraj ve regülatör çalışmaları yöreye telafisi imkansız darbeler vuracaktır.

Doğu karadeniz dağlarında hakim olan yağış türü yamaç yağışlarıdır. Yani nemli hava kütlesinin yatay yönde hareket ederken dağ yamaçlarına çarparak yükselmesi ve soğuması sonucu oluşan yağışlardır. Vadideki suyun tünellere alınması sonucu buharlaşma minimuma inecek ve bir su fiskiyesi gibi ormanları ıslatan duman (çise) yok olacak ve bunun sonucunda yemyeşil olan bitki örtümüz sararmaya başlayacaktır. Akabinde yamaç yağışları azalacak fakat cephe yağışları (sıcak ve soğuk hava kütlelerinin karşılaşma lanlarında meydana gelen yağışlar) ağırlık kazanmaya başlayacaktır. Bu da sel ve su baskınlarının artmasına ve heyelanlara sebep olacaktır. Bu hususlarla ilgili hiç bir çalışma yapılmadığı görülüyor. Bu durumu bilimsellikle bağdaştırmak mümkün değildir.

Sonuç olarak

Biz vadimizin ve yöremizin turizm yatırımlarıyla kalkınacağına inanmaktayız. Vadide üretilecek elektrik enerjisinin Türkiye toplam elektrik üretimine oranı her yıl binde iki ile binde üç oranında azalacaktır., fakat bölgenin turizm değeri ise on yılda 100 kat artacaktır. Turizm gelirlerinin ülke ekonomisine katkısı gelecek on yılda santrallerden kat kat daha fazla olacağı kesindir. İlçemiz turistik özellikleri itibarıyla bakir sayılabilecek bir doğaya sahip olmakla birlikte keşfedilmemiş nice güzellik ve özelliklere de sahiptir. Akarsuları, yaylaları, buzul gölleri, flora ve faunası, likapası, dağ horozu, balı, vadileri ve termal suyu bunlardan sadece bir kaçıdır. Yörenin bu özellikleri göz önünde bulundurularak yayla turizmi, dağcılık, termal turizm, rafting, kuş gözlemciliği, kış turizmi, yamaç paraşütü, doğa, manzara ve macera turizmi gibi alanların geliştirilip tanıtılması ülkemizin ve yöre insanının lehine olacaktır. İstihdam açısından uzun vadede bölge halkına hiçbir kazancı olmayan bu yatırımlar ile bir kısım şirketler kar miktarlarını arttırırken bölgenin en etkili doğal kazanımı olan bu derelerin yokedilmesi ile bu bölgelerde dereler üzerinde planlanan ve bölge halkına istihdam açısından fazlasıyla yarar sağlayacak tüm turizm faaliyetleri bir kalemde çizilmiş olacaktır.

Eşiz güzelliğiyle büyük bir turizm potansiyeline sahip olan ilçemiz gelecekte yöremizin en önemli turizm merkezi olmaya adaydır. Daha şimdiden ovit dağı ve çevresi Bakanlar Kurulu kararıyla Türizm Bölgesi ilan edilmiştir. Ülkemizdeki kaplıcalar içerisinde mineral açısından en zengin ve yüksek değerde olan (67 C0, 4.500-5.000. mgr/lt) bir kaplıca tesisimiz hizmete açılmak üzeredir.

Ayrıca Ovit Dağı ve diğer yüksek kesimlerde kayak sporu yapılacak potansiyel mevcuttur. Ovit Dağı tünelle geçilerek, Erzurum'u Karadenize bağlayacak en kısa yol ilçemizden geçmiş olacaktır. Eşsiz güzelliğimizin en önemli unsuru olan derelerimiz elektrik enerjisi üreteceğiz diye yanlış projelerle yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu yok edilişe hep birlikte karşı durmak zorundayız. Baştada siz değerli akademisyenlerimiz.

Saygılarımla;

"Derelerimize ve geleceğimize sahip çıkalım"

Recep COŞKUN

İKİZDERE DERNEKLER FEDERASYONU

Yön. Kur. Üyesi

11 Nisan 2008 Cuma

DERELERİMİZ ÖZGÜR AKSIN!

VADİMİZ KURUTULMASIN !!!!!!!!
DERELERİMİZ ÖZGÜR AKSIN!!!!!!!!

İkizdere vadisi üzerinde yapımına başlanan Cevizlik HES ve Yokuşlu HES ile birlikte, DSİ ve Elektrik Etüd İdaresince planlanan, Demirkapı-Dereköy, Rüzgarlı, Tozköy, Tozköy II HES’ler ve tüzel kişiler tarafından geliştirilen Cimildere üzerinde Selin I REG ve HES, Selin II REG ve HES, Arı REG ve HES, Yayladere üzerinde Şimşirli REG ve HES, İkizdere üzerinde Saray HES, Başbuğ HES, Çamlıkdere üzerinde Deligör REG ve HES, Gelintaşı HES, Çaterli ve Uyranderesi üzerinde Ceyhun HES, Çokcordere üzerinde Sarmakol HES projeleri bulunmaktadır. Havza planlanması yapılmadan yapılacak bu santraller vadimizi baştan aşağı dolduracaktır. Cevizlik ve Yokuşlu HES için hazırlanan ÇED raporuna göre dere yatağına 150 lt/sn (mahkeme kararı ile 500 lt/sn çıkartıldı) su bırakılacaktır. Derenin alüvyon yapısı nedeniyle bu su yatakta kaybolacak, dereye akan kanalizasyonla birlikte çay üretimi için kullanılan gübre atıklarının yağmur sularıyla yataklara akması sonucu oluşacak yosunlaşma ve bataklık, sivrisinek başta olmak üzere her türlü pislik ve koku, bulaşıcı hastalıklara neden olurken bölge insanının sağlığı ciddi anlamda tehdit altında kalacaktır.

Vadimizde toprak tabakası yaklaşık 20-30 cm’dir. Tünellerin açılması için yapılacak binlerce patlatma ve tünel güzergahına ulaşmak için açılacak yollar yüzünden heyelanlar olacak ve erezyon kaçınılmaz hale gelecektir. Tünel ve yollardan çıkacak hafriyat (cevizlik HES için 600.000.m3) dar vadide büyük bir alana yayılacak, çevreyi ve canlıları tehdit edecektir. Derelerimizde yaşayan alabalık türleri zarar görecek, dünyada eşine az rastlanan çiçek ve canlı türleri de yok olacaktır. Yeşilin her tonunun doğaya nakış gibi işlendiği binlerce tür bitki ve canlıların bulunduğu, yüzyıllardır akan dereleri ile bir dünya cenneti olan İkizdere vadisinde küresel ısınma tartışmalarının yaşandığı bu günlerde yapılacak baraj ve regilatör çalışmaları gibi olumsuzluklar yöreye telafisi imkansız darbeler vuracaktır.

Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. verilerine göre Türkiye elektrik üretimi toplam 191.237.GWh’dır. vadimiz üzerinde planlanan HES’lerin yıllık ortalama üretimi ise toplam 1.344. GWh’dır. Yani Türkiye toplam üretiminin ancak binde 7.02’si vadimizde üretilecektir. Bu kadarlık bir enerji için dünyanın en önemli 200 vadisinden birisi olan İkizdere vadisi feda edilir mi ? Elektrik enerjisi üretmenin alternatifleri vardır fakat ikinci bir İkizdere Vadisi yoktur.

Dere yatağına bırakılacak can suyunun (cevizlik ve Yokuşlu HES için olması gereken asgari 4.000.-5.600.lt/sn) çok az oluşu (Cevizlik ve Yokuşlu HES için 150 lt/sn mahkeme kararıyla 500 lt/sn) kırmızı pullu alabalığın ve binlerce bitki türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalışı “Bern Sözleşmesi” başta olmak üzere devletimizin altına imza koyduğu biyolojik çeşitliliğin korunmasına dair sözleşmelere uymama riskini de beraberinde getirecektir. Bu tür santral projeleri istihdam yaratmadığı için vadi çevresindeki köylerde yaşayan insanlara en ufak bir katkısı da olmayacaktır. Bilakis sağlığa, çevreye, canlılara zararlı ve yörenin turizmini baltalayarak insanların gelecek yıllardaki gelirlerini de elinden alacaktır. İnsanlar dağ başına doğa ile baş başa kalmaya giderken her tarafı yıkılmış, deresi akmayan, her tarafı elektrik iletim hatlarıyla doldurulmuş bir yeri tercih etmeyecektir. Çevremizi ve yeşilimizi korumak Anayasamızın 56. maddesince koruma altına alınmıştır. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. (Madde 56) Karadeniz ve özellikle Rize büyük bir yaz ve kış turizm potansiyeline sahipken, bölge halkı gelen turistlere boş dere yataklarını, yeşilini yitirmiş dağlarını mı gösterecek ?

Santrallerde üretilecek elektriği taşımak için yapılacak yüksek gerilim hatları dar olan vaadimizde canlı yaşamı olumsuz etkileyecektir. Konu ile ilgili Nükleer Tıp ve Nükleer Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Cumali Aktolun, yüksek gerilim hatlarının yakın çevresine radyasyon yaydığını, bunun da kanser dahil bazı hastalıklara neden olduğunu belirtmiştir. Aktolun; yüksek voltaj tellerine olan kritik mesafe 600 metredir. Oturdukları ev, yüksek voltaj taşıyan havada asılı tellere 600 metre veya daha yakın olan çocuklarda lösemi ortaya çıkma olasılığı yüzde 70 daha fazla olduğunu belirtmiştir. Eğer bu 16 santral vadimizde yapılırsa gelecekte vadimizin adı kanser vadisi olarak da anılabilecektir.



Vadide üretilecek elektrik enerjisinin Türkiye toplam elektrik üretimine oranı her yıl binde iki ile binde üç oranında azalacaktır., fakat bölgenin turizm değeri ise on yılda 100 kat artacaktır. Biz vadimizin ve yöremizin turizm yatırımlarıyla kalkınacağına inanmaktayız. Turizm gelirlerinin ülke ekonomisine katkısı gelecek on yılda santrallerden kat kat daha fazla olacağı kesindir. İlçemiz turistik özellikleri itibarıyla bakir sayılabilecek bir doğaya sahip olmakla birlikte keşfedilmemiş nice güzellik ve özelliklere de sahiptir. Akarsuları, yaylaları, buzul gölleri, flora ve faunası, likapası, dağ horozu, balı, vadileri ve termal suyu bunlardan sadece bir kaçıdır. Yörenin bu özellikleri göz önünde bulundurularak yayla turizmi, dağcılık, termal turizm, rafting, kuş gözlemciliği, kış turizmi, yamaç paraşütü, doğa, manzara ve macera turizmi gibi alanların geliştirilip tanıtılması ülkemizin ve yöre insanının lehine olacaktır. İstihdam açısından uzun vadede bölge halkına hiçbir kazancı olmayan bu yatırımlar ile bir kısım şirketler kar miktarlarını arttırırken bölgenin en etkili doğal kazanımı olan bu derelerin yokedilmesi ile bu bölgelerde dereler üzerinde planlanan ve bölge halkına istihdam açısından fazlasıyla yarar sağlayacak tüm turizm faaliyetleri bir kalemde çizilmiş olacaktır.

Eşiz güzelliğiyle büyük bir turizm potansiyeline sahip olan ilçemiz gelecekte yöremizin en önemli turizm merkezi olmaya adaydır. Daha şimdiden ovit dağı ve çevresi Bakanlar Kurulu kararıyla Türizm Bölgesi ilan edilmiştir. Ülkemizdeki kaplıcalar içerisinde mineral açısından en zengin ve yüksek değerde olan (67 C0, 4.500-5.000. mgr/lt) bir kaplıca tesisimiz hizmete açılmak üzeredir.

Ayrıca Ovit Dağı ve diğer yüksek kesimlerde kayak sporu yapılacak potansiyel mevcuttur. Ovit Dağı tünelle geçilecek, Erzurum’u Karadenize bağlayacak en kısa yol ilçemizden geçmiş olacaktır. Eşsiz güzelliğimizin en önemli unsuru olan derelerimiz elektrik enerjisi üreteceğiz diye yanlış projelerle yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu yok edilişe hep birlikte karşı durmak zorundayız. Yol yakınken kararlılığımızı ortaya koymalıyız.

“Derelerimize ve geleceğimize sahip çıkalım”

Recep COŞKUN

İKİZDEREDERNEKLER FEDERASYONU
Yön. Kur. Üyesi

10 Nisan 2008 Perşembe

BARAJLAR İLÇESİ, YOKSA YEŞİL VADİ Mİ?

Bizler karadeniz insanı olarak ’’ne her düşüş bir öğreniş ne düşüş biter ne öğreniş „ ilkesini en güzel uygulayan insanlarız. Herzaman mütevazi ve özelliklede devletimize karşı tarih boyunca daima boynumuz kıldan ince olmuş ve olmayada devam etmektedir.Her söylenileni emir telakkuz etmiş,ve her söze de evet demeyi bir borç bilmişiz.
Öyle ya, bizler en zor şartlarda bile ekmeğimizi taştan çikarirken, zorlu, sarp,gecit vermez yamaçlarda evler kurup,tarlalar yapıp,mahsulumuzu biçerken, boyumuzu aşan küfe ve sepetlerimizle ağır yükler taşırken, soframızda da ALLAH ne verdiyse (kanaatkar olup) yetinirken hiçte sitemkar olmadık. Devletimizden ne bir okul ne bir köpru ne de maddi bir yardım taleb ettik, ya da taleb ettiysekte bir karşlık göremedik.Ama yinede sitemkar olmadik,olamazdık da. Çünkü bizde devlet, millet, bayrak vs. gibi kavramlar kutsaldır ve ölenedek de kutsal kalmaya devam edecektir. Bu değerler başımız üstüne, bunlara hiçbir itirazımız yok, fakat bir gerçek var’ki ilçemiz halkı bunca iyi niyetine rağmen tarihten buyana içinde bulunduğu bu zor koşullara asla laik değildir.

İlk okula başladığım yıllar geldi aklıma, ahşaptan bir evde,iki sınıfin bir arada öğrenim gördüğü bahçesi dahi olmayan ,sobasına elimizle, soğuktan titreyerek,uzak yollardan birer ikişer odunlar taşiyarak ısınmaya çalıştıgimız ortamlarda, eğitim aldığımız okullar . Orta okul’a bir binanin alt katında başlayıp daha sonrada yeni binasına taşındığımız okullar. Lise yıllarında müdürümüzun defalarca talebi üzerine o dönemin hükümetlerince (1983 – 85 ) okulumuza nedendir bilinmez bir türlü matematik ve fizik öğretmeni atanmayan okullar.

O yıllardaki öğrencilerin bu zor şartlarını gözönüne alarak, anne ve babalarının da ne zorluklar yaşadıklarını tahmın edersınız herhalde.
Maallesef bu zor şartlar halkımızı göçe zorlamış ve zorlamaya da devam etmektedir.
Üstelik yanıbaşımızda kalkınmak için çözümlerimiz olmasına rağmen.

Ne yazıkki bizlerde bu göç kervanına katılıp, önce kendimize sonra aile ve akrabalarımıza,sonra tanıdık ve dostlarımıza, sonra ilçemiz ve ilimize ve sonrada ülkemiz ve insanlık için daha faydalı birer insan olabilmek ve daha iyi şartlarda daha fazla hizmet sunabilme adına ,doğup büyüdüğümüz topraklardan ayrıldık. Biliyorduk’ki bir gün dönüp dolaşıp geleceğimiz yer kürkçü dükkanıydı.Belki kürkçü dükkanına cansız bedenimizle dönecektik fakat mutlaka birgün dönecektik.Döneceğizde.

Şimdi asıl konuya gelerek aşağıdaki sorulara cevab aramaya çalışalım.

1. Batılı ülkeler gelişimlerini bölgelerinin coğrafi ve iklim koşullarına göre önceden belirleyerek teşvik ve yatırımlarını yapmaktadırlar. Örnegin Almanyada sanayi ve endüstri nin en yoğun oldugu bölge kuzey ren-vestfalya eyaletidir. Florasinin cok çetli,oksjeninin bol, genelde yaşlıların huzur bulmak için tercih ettikleri ve çok sayıda da turist alan bölgesi ise güney Bayern eyaletidir. Türkiyenin bütününü ele aldığımızda, florasıyla zengin ,havası temiz ve oksijeni bol ,sağlık turzmi açisindan en elverişli bölgesi ve şehirleri hangileridir ?

2. Diyelimki hükümetimiz bir planlamayla ülkemizde, raftingden kar kayağına, safarisinden dağcılığa ,kampinginden tüm spor dallarına hitab edebilecek bir pilot bölge seçse, sizce neryi gösterebilir ?

3. Bir belde düşünün ki, bu belde şıfalı maden suları, çeşitli kaplıcaları, temiz havası , 1300 m.rakımlarındaki görkemli yaylaları,kış ve yaz sporlarını yapabileceginiz, dünyaya nam salmış balı ile ünlü, zengin bitki örtüsüne sahib. Sizce bu beldeye hangi tesisler yapılır ?
Cevablarınız sizde saklı kalsın.

Hidro Elk. Santralleri yapılsın,elbetteki yapılsın, hemde beşer onar yapılsın.Ama RİZE ve civar illere değil.Çünkü bu santralleri bir bütün olarak ele alır,sonra da şehire kuşbakışıyla baktığınızda H.E.S. ler in bu bölgeye hiç yakışmadığı gibi uyum da sağlamayacağını göreceksiniz. Bu durum bölgemizin turizmle kalkınmaya çalıştığı diğer ilçelerini etkileyeceği gibi, hala daha ilçemizde tartışma konusu olan turizmın başlamadan bitmesi anlamına gelecektir.

Örneğin ;
Bir tur operatörünun ikizdere için (yerli ve yabancı turistlere yönelik) tur paketi hazırladığını ve bu paketin de doğal olarak sağlık turizmine yönelik ve belirli yaş gurublarına hitab ettiğini düşünelim.Tur operatörü turistlerine paketturu açikladığında bölgenin coğrafi, ekonomik,sanayi ve endusturi vs.bilgilerini de vermek zorundadır.Turist daha önce hiç seyahat etmediği bir bölgeye ilk defa seyahat ediyor ise, yapacağınız açıklayıcı ve tatminkar bilgilerle turist’i yönlendirebilir ve istenilen sonuca ulaşabilirsınız. Eğer turist yaptığınız açıklamalardan tatmin olmaz, güven duymazsa bölgenize zaten gelmez. Dolayısıyla tur operatörü yapmayı düşündüğü paket turunda ilçemizde yapilacak olan H.E.S leride içine alacak şekilde detaylı olarak açiklama yapmak zorundadır. Bu durum ise (turistik tesisler yönünden zaten eksik olan ilçe merkezimize) gelecek olan turistlere olumsuz piskolojik etki yaratacaktır.Çünkü batili ülkeler genelde elektiriklerini rüzgar enerjisinden sağladıkları için H.E.S. ler e karşı(en azından görünüm olarak) pek de iyimser olmayabilirler. Öte yandan tur operatörü de kurulacak olan her H.E.S için,boğazına asacağı bir tabela ile “bu santraller insan sağlıgına zararlı değildir, su ile çalişan,iki dört yada alti türbünlü’’ vs........ gibi bilgileri turistlere açıklayamaz .Bu durum ise ilçemizin topyekün kalkinmasinda yegane etken röl oynayacak olan turizmi, yapilacak H.E.S. lerle dolaylıda olsa bloke etmış olack.
İlçemizde yapılması planlanan H.E.S. ler, (i-netteki bilgilere göre) çök önceden planlanmış olup, faliyete geçirilmek istenmiştir.Tam olarak kim ve hangi koşulları göz önüne alarak hazırlandığını bilmiyorum, o yüzden de konuya tam vasıf olmadan eleştiri yapmak istemiyorum. Fakat plan sahiplerine (belki haddim olmayarak, beni mazur görsünler ) bir öneride bulunmak isterdim doğrusu .

O da şu olurdu :

Plan sahipleri İlçemizde H.E.S lere yapacağı (gürdere deresi kumluk mevkiinde 8400 m. uzunluğunda ve 5 m. çapında ki açacaği kanallarıyla ve yaklaşık 100 – 150 milyon dolar maliyetli) projeyi ve yatırımları, ikizdere ilçesinin merkezinden akan derenin (merkez boyunca) yanlarını ve üstünü kapatarak, tek katlı dükkanlar , çay bahçesi, park vs.ye dönüştürerek,ayrıca hükümetimiz ve zengin iş adamlarımızın da desteği ile uygun yerler tespit edilip, bir iki tane konaklama tesisi ile spor salonları (kapalı yüzme salonu, hentbol, veleybol,basketbol,buz hokeyi, halı-futbol sahası) bowling, ve sinema salonu ile rehabilitasyon merkezi vs. inşaa etseler, belediyemiz de çevre düzenlemelerini yeniden gözden geçirse, örneğin yer kaldırımlarını yeniden ve daha kaliteli taşlar ile döşeyerek görkrmli hale getirip,özellikle de kaldırım kenarlarıyla dükkan bağlantılarını yeniden düzenlenip,yayaların rahatça yürüyebileceği yaya kaldırımları inşa ederek,yapılacak her tesiste özürlü insanların rahatça hareket edebilecekleri araç ve alanlar yapsalar, (cadde ve binalarda özürlü asansörleri ile tekerlekli sandalyelerini kullanabilecekleri kaldırımlar) insanların caddeleri karşıdan karışıya rahatça geçebilecekleri yaya geçitleri ile trafik ışık ve levhalrı konulsa,belki ileride daha geniş alana yayılacak olan ilçemizin iç ulaşımını sağlayacak otobus ve minibus duraklarının yerlerı ile ve yine belki ikinci bir araç-yaya köprüsünün yapılabilecegi düşünülerek planlamalar’la vadiler içinde küçük ama şirin bir ilçe inşaa etsek, halkimız için daha verimli olmaz mi ?

Inanıyorum ki ilçemiz, gerekli tesislere kavuştuğunda, sadece yurt içi ve dışınndan gelecek turistler le değil, aynı zamanda her mevsim kamplar için gelecek olan değişik dallardaki sporcu kafileleriylede hızlı kalkınma geçecektir.

Dünyamızın ve ülkemızın gelişen sanayi ve endüstrisi, küreselleşme ve dünya insanının önceleri sadece verem, kanser vs.gibi hastalıklara boğuşurken, son 10-15 yıl gibi kısa zamanda cok çeşitli ve çığ gibi büyüyerek artan yeni ölümcül hastalıkların çoğalması ile (B.S.E – deli dana hastalığı,kuş grıbı,şarbon, A.İ.D.S, vs.) birde bunlara yoğun trafik,hava kirliliği, sitres,eklenince ,insanlar kendilerini fiziki ve piskolojik yönlerden yeniliyebilmek için doğayla bütünleşebilecekleri beldeler aramaktadırlar.Bu açidan (bilhssa gelecek yıllar için) doğu karadeniz bölgesi çok önem taşımaktadır.

H.E.S lerin ilçemizde İnşa edilmesi tarihi karar olup,bir dönüm noktası olabilecektir..Bugün H.E.S. ler yarinsa diğer santraller........ takip edebilirler.
Şehrimize dışarıdan bakıldığında, sohbet ettiğimiz insanlar, Rize deyince akıllarına, renklerini
denizin mavisi ile tabiatin yeşilinden alan YEŞİL RİZE gelmektedir. Yeşil Rize tarihten bu yana ülkemizde bir marka, bir imaj olmuştur.

Şimdi ise ALLAH’ın bize bahşettiği bu güzel vadi’yi kendi ellerimizle yok edip, Nasrettin Hoca misali oturduğumuz dalı mı keseceğiz? yoksa ‘’bir insani kazanmak çok zor kaybetmekse kolaydır’’ilkesinden yola çikarak kolayı mı seçeceğiz?

Gelecek tarihin bir gün bizleride sorgulamaması için bu açiklamaları yapmaya kendimi sorumlu hissettim.
İlçemizin ortak menffatlerini göz önüne alarak, ortak faydalarda birleşmeliyiz. Neticede partiler gün gelir değişir, –A- gider –B- gelir –B- gider –C- gelir. Ama ikizderenin
sorunları çözüm bulmadığı müddetçe daima bu durumunda kalacaktır.Ohalde parti gözetmeksızın, misafiri olduğumuz şu kısa dünyada kimsenin ahını almadan, kalbini kırmadan konuları tartışıp, çözümler üretmeye çalışmalıyız.Amaç yöneticilerimize, köstek olmak değil tam aksine (her meslek gurubundan insanların açıklayacağı bilgilerden faydalanmalarını sağlayarak) katkıda bulunmaktır.

ALLAH herşeyin hayırlısını nasip etsın, herşey gönlünüzce olsun.
Saygılarımla
Zaim Akyıldız
Turizmci
Köln 14.08.06