10 Şubat 2012 Cuma

Çevrecileri sevindiren iki karar

İkizdere'de çevrecileri sevindiren iki karar

Danıştay 14’üncü Dava Dairesi, doğal SİT alanı ilan edildiği duyurulan ancak kapsamı ve derecelerini içeren karar yazısı geçen 1.5 yıllık sürede çıkmadığı için belirsizliğini koruyan İkizdere Vadisi’nde yapımı planlanan Dereköy Regülatörü ve Demirkapı Hidroelektrik Santral projesi için dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’nın verdiği, 'ÇED olumlu' raporunu iptal eden yerel mahkeme kararını, itirazı reddederek onadı. Danıştay, yerel mahkemenin Selin-2 HES projesi için verdiği, 'ÇED gerekli değildir' raporunun iptali yönündeki karar için yapılan, 'yürütmeyi durdurma' talebini de reddetti.

Muhammet KAÇAR/ İKİZDERE, (Rize) (DHA) Hurriyet
İkizdere Vadisi’nde BESS Elektrik A.Ş. tarafından yapımı planlanan 110 megavat kurulu gücündeki Dereköy Regülatörü ve Demirkapı HES projesi için dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı, 'Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu' raporu verince yöre halkı, kararın iptali istemiyle Rize İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu’nun takip ettiği davada mahkeme, 2010 yılının Ağustos ayında bakanlığın verdiği 2ÇED olumlu' raporunu iptal etti. Mahkeme, iptal kararına dayanak gösterdiği bilirkişi raporunda, söz konusu HES projesi için Çevre ve Orman Bakanlığı’nca verilen 'ÇED olumlu' kararının, ÇED yönetmeliğine ve yasalara aykırı olduğuna vurgu yaptı. Danıştay’a başvuran Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise karara itiraz etti. İtirazı görüşen Danıştay 14’üncü Dava Dairesi, Dereköy Regülatörü ve Demirkapı HES projesi için dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’nın verdiği, 'ÇED olumlu' raporunu iptal eden yerel mahkeme kararını, yapılan itirazı reddederek onadı. Danıştay 14’üncü Dava Dairesi kararında, Rize İdare Mahkemesi’nin kararının dayandığı gerekçenin hukuk ve usule uygun olduğu yönünde görüş bildirdi.

BAKANLIĞIN, YÜRÜTMEYİ DURDURMA İSTEMİNE RET

Danıştay’dan başka bir karar da, İkizdere Vadisi’ndeki Cimil Deresi üzerinde, Direnç Enerji tarafından yapımı planlanan 18.10 megavatlık Selin-2 Hidroelektrik Santrali projesi için geldi. Bilindiği gibi, dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, "Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) gerekli değildir" kararı sonrasında santral yapımının önünün açılması üzerine İkizdere Derneği ile köylüler adına Dereköy Muhtarlığı, Rize İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme önce yürütmeyi durdurma kararı verdi, ardından da 'ÇED gerekli değildir' kararını iptal etti. Mahkeme iptal kararında, Anayasa’nın 17 ve 56’ncı maddelerine göndermelerde bulunarak, Bakanlığın görev ve sorumluluklarını hatırlattı. Kararda ayrıca, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun, Çevre Kanunu’nun ilgili maddeleri, yönetmelikler, Kyoto Protokolü ve uluslararası anlaşmalar ile bilirkişi raporlarına da atıfta bulunularak, santralin yapılması halinde doğaya telafisi güç ve imkansız zararlar verileceğine vurgu yapıldı. Bunun üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, kararın yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurdu. Ancak itirazı görüşen Danıştay 14’üncü Dava Dairesi, yürütmeyi durdurma talebini reddetti.

EKŞİ: MAHKEME KARARLARI İYİ OKUNMALI

İkizdere Derneği eski başkanı ve Mimar Mühendisler Grubu (MMG) Genel Başkan Yardımcısı Jeofizik Mühendisi Kadem Ekşi, Danıştay’ın kamu yararına verdiği kararın, bölgenin kalkınması ve turizm aksında büyümesine yardımcı olacağını belirterek, mahkeme kararlarının ilgililerce iyi okunması gerektiğini söyledi. Ekşi, "İkizdere Vadisi’nde mahkeme karalarını yok sayarak hiçbir şey yapılamayacağı gerçeğiDanıştay’ın kararı ile bir kez daha ortaya konuldu. Bu kararı bölge halkı saygıyla karşılıyor. Burada gerçekten ortak akılla ve sivil toplum örgütlerinin düşüncelerine saygı gösterilerek, doğa ve çevre bilinci ile hareket edilmelidir. Yargı kararlarında, havza planlaması yapılmadan 26 HES projesinin vadide uygulanamayacağı açıkça görülmüştür. Bölge, Doğu Karadeniz Kalkınma Planı (DOKAP) ile yeniden bir diriliş yakalayacaktır. O nedenle bu projeler DOKAP ruhuna uygun yapılmalıdır. Birkaç enerji şirketi kazanacak diye bölgenin doğal yapısı ve endemik türlerinin yok edilmesine müsaade edilmeyecektir. Herkes aklını başına alsın. Yerel kalkınma ve yerel dinamikleri bölgesel kalkınma ruhuna uygun ortak akılla hayata geçirelim. Bunun dışında hiçbir uygulamayı yöre halkı kabul etmeyecektir" dedi.

İKİZDERE VADİSİ

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından koruma öncelikli bölgeler arasında yer alan 74 kilometre uzunluğundaki İkizdere Vadisi boyunca 26 HES projesinin yapımı planlanıyor. Vadide yapımı tamamlanan bir santral elektrik üretimine geçerken, 2 HES’in ise yapımı sürüyor, diğer HES projelerinde ise ÇED süreci işletiliyor. Vadi, yöre halkının başvurusu üzerine 22 Ekim 2010 tarihinde Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından doğal SİT alanı ilan edildi. Ancak, doğal SİT kapsamı ve derecelerini içeren karar yazısı geçen 1.5 yıllık sürede çıkmadığı için vadide belirsizlik devam ediyor.




17 Nisan 2008 Perşembe

Bilirkişi Raporu Yeniden Yazılacak!

Cevizlik HES İçin Rize İdare Mahkemesinde Görülen Davada Bilirkişi Raporuna Yapılan İtiraz Kabul Edildi. Mahkeme İkinci bir bilirkişi raporu hazırlanmasına karar verdi.
Sonucun İkizdere'için hayırlı nolması dileğiyle.

İTÜ’den Prof.Dr. İzzet ÖZTÜRK, Prof. Dr. İsmail TORÖZ ve Öğrt. Görv. Dr. Süleyman ÖVEZ’in hazırladığı 31.07.2007 tarihli bilirkişi raporuna İkizdere Dernekleri Adına Recep COŞKUN'un yaptığı itiraz:

"Konu; dünyanın en önemli 200 vadisinden birisi olan İkizdere Vadisi üzerinde yapımı planlanan 16 adet hidroelektrik santralleri ve tabiiki Cevizlik HES. Siz değerli hocamız sayın Prf. Dr. İzzet ÖZTÜRK ve sayın Prf. Dr. İsmail TORÖZ tarafından 31.07.2007 tarihinde Cevizlik HES için kaleme aldığınız bilirkişi raporunu okuyunca yöreyi bilen bir İkizdereli olarak hayal kırıklığına uğradığımı belirtmek isterim.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim, bizler vatanımızı, devletimizi, milletimizi seven insanlarız. Enerji ihtiyacımızın olduğu da bir gerçektir ve enerji üretimine de karşı değiliz. Fakat enerji üretirken doğayı ve çevreyi de tahrip etmeyelim istiyoruz. 2007 Türkiye elektrik üretimi 191.237 GWh’dır. Vadimiz üzerinde planlanan 16 adet HES’in yıllık ortalama üretimi ise 1.344.GWh’dir. Yani Türkiye toplam üretiminin ancak binde 7,02 si vadimizde üretilecektir. Bu kadarlık bir enerji için bir dünya cenneti ve dünyanın en önemli 200 vadisinden birisi olan İkizdere vadisi feda edilir mi ? Elektrik enerjisi üretmenin alternatifleri vardır fakat ikinci bir İkizdere vadisi yoktur. Elektrik enerji kaçağını %2 azaltarak 2 ikizdere vadisini kurtarabiliriz.

Cevizlik HES ile ilgili Trabzon Bölge İdare Mahkemesine açmış olduğumuz Yürütmeyi Durdurma davası için dava ile ilgili sorulara verdiğiniz bilimsel ??? cevaplar ve bizim görüşlerimiz aşağıdaki gibidir.

a-) Dere yatağının kuruma olasılığının bulunup bulunmadığı;

Cevizlik HES projesinde, su alma yapısından iyidere yatağına bırakılması öngörülen 150 lt/sn lik suyun dere yatağına devamlı bırakılması halinde mevcut dere yatağının kuruması beklenmemektedir diyorsunuz. Hiç bir bilimsel araştırma, ölçüm ve analiz yapmadan, derenin en fazla olduğu 07.05.2007 tarihi ve bir öğlen saatinde 10 dakika dereye bakarak böyle bir sonuca nasıl vardınız acaba ? Dere yatağının yer yer 40 metreyi bulduğu bir yatakta, derenin alüvyon yapısı nedeniyle bahsetmiş olduğunuz 150 lt/sn su dere yatağında 100 metre akmadan buharlaşmanın da etkisiyle kurur ve vadideki sucul ve canlı yaşam sona erer. Bunu anlamak için illede konun uzmanı olmak gerekmez. Bir başka husus yan dere debileri hiç ölçülmeden (yılın hangi ayında ne kadarlık bir debi ile aktığı belirlenmeden) tahmini bir varsayımla bir bilim adamı olarak nasıl böyle bir yargıya varıyorsunuz ? Bölgeyi çok iyi tanıyan birisi olarak biliyoruzki yılın 8-9 ayı bahsetmiş olduğunuz yan dereler nerdeyse kuruma noktasına geliyor ve bu yan derelerden en büyük olanı şimşirliktedi yayladere su alma yapısından 6-7 km sonra ana yatağa katılıyor. Yıllık ortalama akımın 27.66 m3/sn olduğu deremizde gelişmiş ülkerdeki yöntem (Kanada, ABD, Finlandiya v.s.) uygulandığında dere yatağına minimum ortalama yıllık akımın %25’ olan 6.91 m3/sn suyun bırakılması gerektiği aşikardır. Yine DSİ raporlarına göre deremizde canlı yaşamın zarar görmeden sürdürülebilmesi için dere yatağına en az yıllık minimum akım ortalamsı olan 6.82 m3/sn suyun bırakılması gerekliliği ortadır. Biz sizin gibi değerli bilim adamlarının bu hususla ilgili rapor yazarken gereken ölçüm, analiz, araştırmaların (flora ve fauna) ve dünya litreratürünü göz önünde bulundurarak küresel ısınmanın bölgeye etkilerini de düşünerek bir rapor yazmanızı beklerdik. Evet 500 lt/sn su dereyi tam anlamıyla kurutmasda canlı yaşamı sona erdireceği kesindir.

b-) Dere yatağındaki sucul yaşamın olumsuz olarak etkilenip etkilenmeyeceği;

Raporunuzda regülatör mansabından dere yatağına 500 lt/sn su bırakılması durumunda deredeki canlı yaşamın zarar görmeden devam edebileceğini belirtmektesiniz. Öncelikle şunu belirteyim ki bu husla ilgili olarak da vadimizde hiç bir araştırma ve analiz yapmadan, hiç bir veriye dayanmadan bilimsellikten uzak bir şekilde karar vermişsiniz. Örneğin; vadimizde yapımı 1961 yılında tamamlanan HES’in regülatör mansabı ile tekrar dere yatağına bırakıldığı yer arasındaki bölümde şu an için hiç alabalık yaşamamaktadır. Diğer sucul canlıların ne kadarının yok olduğu ise yapılacak olan bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkacaktır. Dere yatağına bırakılmasını öngördüğünüz 500 lt/sn su derenin alüvyon yapısı nedeniye yatakta daha da azalacak, derye akan kanalizasyonlarla birlikte çay üretimi için kullanılan gübre atıklarının yağmur sularıyla dereye akması sonucu oluşacak yosunlaşma ve bataklık kırmızı pullu alabalık, su samuru gibi tüm sucul canlıların yok olmasına sebep olurken sivrisinek başta olmak üzere her türlü pislik ve koku bölge insanının sağlığını ciddi anlamda tehdit atına alacaktır. Dere yatağındaki debinin 500 lt/sn düşmesi (küresel ısınmanın da etkisiyle) dere suyu sicaklığının değişmesine sebep olacağı kesindir. Bu durum Deniz alası ve diğer balık çeşitlerinin yaşam alanlarını daraltacaktır. Gerekli oksijeni alamayacakları için balık ölümleri kaçınılmaz hale gelecektir. Deredeki canlıların yumurtalarını nasıl ve nerelere bırakacağı, su sıcaklığında değişklikten nasıl etkileneceği v.s. hususlar hakında hiç bir bilimsel araştırma, çalışma, analiz yapmadan yatağa bırakılacak 500 lt/sn suyun dere yatağındaki sucul yaşamı olumsuz etkilemeyeceği kanaatıne varmanız çok düşündürücüdür ???? Biz sizin gibi değerli bilimadamlarından konunun enine boyuna araştırılarak gerçek bir bilimsel rapor eşliğinde bu bilirkişi raporunun düzenlenmesini talep etmenizi beklerdik.

c-) Dereye bırakılması planlanan suyun akarsudaki mevcut ekolojik dengenin ve canlı yaşamın devamı için gerekli ve yeterli olup olmadığı;

Planlanan HES su alma yapısından bırakılacak su miktarının 500 lt/sn nin altına inmmemesi şartı ile deredeki balık yaşamının idame ettirilebileceğini belirtmişsiniz. Deredeki balık yaşamının devam etmeyeceğinin en güzel örneği mevcut HES in regülatör mansabı ile suyun dereye bıraklıdığı yer arasındaki bölgede balık yaşamının artık sona erdiği gözle bile görülmektedir. Hal böyle iken küçücük bir araştırmayı bile yapmadan dere yatağındaki suyun (yıllık ortalam debi 27.66 m3 olan) 500 lt/sn ye düşmesinin nasıl olurda akarsudaki mevcut ekolojik dengenin ve canlı yaşamın etkilenmeyeceği sonucuna varırsınız ? Bunu anlamak mümkün değil.

Yetişkin bir alabalık 50 cm boyunda, 1,5 kg ağırlığında ve 10-15 cm genişliğindedir. Balığın dere içerisinde rahat hareket edebilmesi ve yukarılara doğru çıkabilmesi için su derinliğinin minimum 15-20 cm olması gerktiğini belirtmişsiniz. 500 lt/sn su derenin alüvyon yapısı nedeniye yatakta daha da azalacak, derye akan kanalizasyonlarla birlikte çay üretimi için kullanılan gübre atıklarının yağmur sularıyla dereye akması sonucu oluşacak yosunlaşma ve bataklık alablıkların yaşamını imkansız hale getirecektir. Konu keşke bilimsel bir araştırma ile tesbit edilebilseydi ??? Ama merak etmeyin bu hususlarla ilgili bilimsel bir rapor hazırlatma arefesindeyiz.

d-) Derede balıkların yaşama ve üreme alanlarına olumsuz etkisinin olup olmayacağı;

Bilirkişi raporunda yeterli (minimum ekolojik ihtiyaç debisi 500 lt/sn) debi bırakılması halinde derede balıkların yaşama ve üreme alanlarına olabilecek etkileri kabul edilebilir düzeylerde olacaktır, dediniz ??

Derde suyun azlaması sonucu oluşacak kirlilik sebebi ile artık bu vadide alabalığın yaşaması ve üremesi imkansız hale gelecektir. Bunu anlamak için illede konun uzmanı olmaya gerek yok. Biz vadimize dünya standartlarında ve gelişmiş ülkelerdeki benzeri projelerde belirtilen yıllık ortalama debinin en az %25’ olan 6.91 m2/sn suyun bırakılmasının şart olduğunu söylüyoruz. Ancak bu seviyede su bırakılırsa dermizdeki alabalık ve diğer canlı çeşitlerini kurtarmış oluruz.

e-) Projenin orman ve orman altı bitki örtüsüne, çay tarım alanlarına, bölgede yaşayan insanlara ve hayvanlara zarar verip vermeyeceği;

Raporunuzda, hiç bir araştırma yapmadan maksimum 480 ağaç kesileceğini ve su iletim hattının tünel olarak teşkili flora ve fauna üzerindeki etkiyi minimuma indireceğini belirtmişsiniz. Şu anda sadece regülatör mansabındaki alanda gözle görülecek şekilde en az bin adet ağacın kesildiğini söyleyebiliriz. Çuğma dediğimiz bölgede tünele ulaşacak yollar için yine binlerce ağaç kesimi yapıldı ve satışları bile gerçekleştirildi. Henüz daha işin %1 de olmamıza rağmen kesilen ağaç sayısı ortadaır. Vadi bazında konuya bakıldığında dere yatağındaki suyun tünellere alınması vadideki buharlaşmayı azaltacak ve bu durum yağış rejiminden tutun bitki ve canlı türlerinin yok olmasına katkıda buluncaktır. Bunlara ilgili muhakkak bilimsel bir araştırma yapılması gerekliliği ortadadır.

f-) Proje kapsamında kesilecek ağaçların heyelan ve erezyona yol açıp açmayacağı;

Raporda santral yapıları dolayısı ile yapılacak inşaat faaliyetlerinin bölgede heyelan riski üzerinde belirgin bir artışa yol açmayacağı beklenmektedir demişsiniz. Bu yargıya hangi veriye ve bilimsel çalışmaya dayanarak karar verdiniz doğrusu çok merak ediyorum. Vadimizde toprak tabakası yaklaşık 20-30 cm’dir. Tünel ve yolların açılması için binlerce ağaç kesilecek, tünellerin açılması için yapılacak binlerce patlatma ve tünel güzergahına ulaşmak için açılacak yollar yüzünden heyelanlar olacak ve erozyon kaçınılmaz hale gelecektir. Özellikle tünel açılması için yapılan patlatmalar daha şimdiden toprak ve arazi yapısının oynamasına, tünellerin üzerindeki evlerin çatlamasına sebep olmuştur. Zaten yumuşak olan toprak tabakası bu sarsıntılarla yerinden oynamakta ve ileriye dönük telafisi imkansız heyelan ve zararlara da yol açacaktır. Bu husla ilgili de veriye dayalı, araştırmaya dayalı bir çalışma yapılıp ona göre karar vermenizi beklerdik. Bilim adamlığına da yakışan bu olsa gerek.

g-) Proje kapsamında ortaya çıkabilecek katı atık ve atık suların bölgenin flora ve faunasına zarar verip vermeyeceği;



Raporunuzda evsel nitelikli katı atıkların ve atık suların bölge flora ve faunası üzerindeki etkisinin ihmal edilebilir düzeyde kalacağını belirttiniz. Oysaki vadimiz üzerinde bulunan 28 köy ve 12 mahalleden oluşmaktadır. Köy ve mahallelerin atıksuları malesef derelere akmaktadır ve bu durum gerçek bir vakıadır. Derenin mevcutta yüksek debide akması sonucu bu pislikler pek ortaya çıkmamakta ve çevreye de fazla zarar vermemektedir. Deremizden akan suyu azalttığımızda dere yatağına gübre atıklarıda akacağından oluşacak yosunlaşma ve bataklık canlı yaşamı ve insan sağlığını ciddi anlamda tehlikeye sokacaktır. Sadece Cevizlik HES için tünllerden ve yolardan çıkacak hafriyat 600.000.m3civarındadır. Zaten dar ve dik olan arazi yapısında bu kar agrega nereye dökülecektir. Şu an dere kenarlarına gelişi güzel dökülen agrega önümüzdeki günlerde büyük sel felaketlerine sebebiyet vereceği kesindir. Bu hafriyat dar vadide büyük bir alana yayılması, çevreyi ve canlıları tehdit etmesi kaçınılmazdır.

Sadece Cevizlik HES’den çıkacak hafriyat 600.000.m3’olup 35.000.m2 lik bir alana 10 metreden daha yüksek bir dogu oluşturularak depolanacaktır. Yumuşak bir yapıya sahip olan bu hafriyat parçasının zaten dik olan arazi yapısında ilerleyen zamanda kayıp büyük sel felaketlerine kapı aralayacağı kanaatindeyiz.

Vadi bazında bir planlama yapılmadığından Cevizlik HES le birlikte yapılacaktoplam 16 adet hidroelektrik santrallerinde üretilecek elektriği taşımak için yapılacak yüksek gerilim hatları dar olan vaadimizde canlı yaşamı olumsuz etkileyecektir. Konu ile ilgili Nükleer Tıp ve Nükleer Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Cumali Aktolun, yüksek gerilim hatlarının yakın çevresine radyasyon yaydığını, bunun da kanser dahil bazı hastalıklara neden olduğunu belirtmiştir. Aktolun; yüksek voltaj tellerine olan kritik mesafe 600 metredir. Oturdukları ev, yüksek voltaj taşıyan havada asılı tellere 600 metre veya daha yakın olan çocuklarda lösemi ortaya çıkma olasılığı yüzde 70 daha fazla olduğunu belirtmiştir. Eğer bu 16 santral vadimizde yapılırsa gelecekte vadimizin adı kanser vadisi olarak da anılabilecektir. KTU Fen bilimleri Enstitüsü müdürü Do. Dr. Salih Terzioğlu’nun hazırladığı Of-İkizdere-Anzer vadisi florası çalışmasında İkizdere çayı vadisinde 12 adet endemik tür saptanmış ve Mor çiçekli orman gülünün farklı bir varyeteside saptanmış olup bilim dünyasına kazandırılmıştır. Başka çalışmalarda da endemik bitki türü sayısı 50’ye kadar çıkmaktadır. Yeşilin her tonunun doğaya nakış gibi işlendiği binlerce tür bitki ve canlıların bulunduğu, yüzyıllardır akan dereleri ile bir dünya cenneti olan İkizdere vadisinde küresel ısınma tartışmalarının yaşandığı bu günlerde yapılacak baraj ve regülatör çalışmaları yöreye telafisi imkansız darbeler vuracaktır.

Doğu karadeniz dağlarında hakim olan yağış türü yamaç yağışlarıdır. Yani nemli hava kütlesinin yatay yönde hareket ederken dağ yamaçlarına çarparak yükselmesi ve soğuması sonucu oluşan yağışlardır. Vadideki suyun tünellere alınması sonucu buharlaşma minimuma inecek ve bir su fiskiyesi gibi ormanları ıslatan duman (çise) yok olacak ve bunun sonucunda yemyeşil olan bitki örtümüz sararmaya başlayacaktır. Akabinde yamaç yağışları azalacak fakat cephe yağışları (sıcak ve soğuk hava kütlelerinin karşılaşma lanlarında meydana gelen yağışlar) ağırlık kazanmaya başlayacaktır. Bu da sel ve su baskınlarının artmasına ve heyelanlara sebep olacaktır. Bu hususlarla ilgili hiç bir çalışma yapılmadığı görülüyor. Bu durumu bilimsellikle bağdaştırmak mümkün değildir.

Sonuç olarak

Biz vadimizin ve yöremizin turizm yatırımlarıyla kalkınacağına inanmaktayız. Vadide üretilecek elektrik enerjisinin Türkiye toplam elektrik üretimine oranı her yıl binde iki ile binde üç oranında azalacaktır., fakat bölgenin turizm değeri ise on yılda 100 kat artacaktır. Turizm gelirlerinin ülke ekonomisine katkısı gelecek on yılda santrallerden kat kat daha fazla olacağı kesindir. İlçemiz turistik özellikleri itibarıyla bakir sayılabilecek bir doğaya sahip olmakla birlikte keşfedilmemiş nice güzellik ve özelliklere de sahiptir. Akarsuları, yaylaları, buzul gölleri, flora ve faunası, likapası, dağ horozu, balı, vadileri ve termal suyu bunlardan sadece bir kaçıdır. Yörenin bu özellikleri göz önünde bulundurularak yayla turizmi, dağcılık, termal turizm, rafting, kuş gözlemciliği, kış turizmi, yamaç paraşütü, doğa, manzara ve macera turizmi gibi alanların geliştirilip tanıtılması ülkemizin ve yöre insanının lehine olacaktır. İstihdam açısından uzun vadede bölge halkına hiçbir kazancı olmayan bu yatırımlar ile bir kısım şirketler kar miktarlarını arttırırken bölgenin en etkili doğal kazanımı olan bu derelerin yokedilmesi ile bu bölgelerde dereler üzerinde planlanan ve bölge halkına istihdam açısından fazlasıyla yarar sağlayacak tüm turizm faaliyetleri bir kalemde çizilmiş olacaktır.

Eşiz güzelliğiyle büyük bir turizm potansiyeline sahip olan ilçemiz gelecekte yöremizin en önemli turizm merkezi olmaya adaydır. Daha şimdiden ovit dağı ve çevresi Bakanlar Kurulu kararıyla Türizm Bölgesi ilan edilmiştir. Ülkemizdeki kaplıcalar içerisinde mineral açısından en zengin ve yüksek değerde olan (67 C0, 4.500-5.000. mgr/lt) bir kaplıca tesisimiz hizmete açılmak üzeredir.

Ayrıca Ovit Dağı ve diğer yüksek kesimlerde kayak sporu yapılacak potansiyel mevcuttur. Ovit Dağı tünelle geçilerek, Erzurum'u Karadenize bağlayacak en kısa yol ilçemizden geçmiş olacaktır. Eşsiz güzelliğimizin en önemli unsuru olan derelerimiz elektrik enerjisi üreteceğiz diye yanlış projelerle yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu yok edilişe hep birlikte karşı durmak zorundayız. Baştada siz değerli akademisyenlerimiz.

Saygılarımla;

"Derelerimize ve geleceğimize sahip çıkalım"

Recep COŞKUN

İKİZDERE DERNEKLER FEDERASYONU

Yön. Kur. Üyesi